Bölüm 2

29 4 1
                                    

                                                                                      YENİLİKLER

Gözlerimi açtığımda hâlâ otobüsteydim. İnmeme beş dakika kalmıştı. Hemen toparlandım. Kulaklığımı çıkarıp telefonumla birlikte çantama attım. Üstümü başımı düzelttim. Çantadan aynamı çıkarıp tipim kaymış mı diye baktım. Çok da güzel değilim zaten, bir de üstüne dağınık saçla otobüsten inemezdim. Tam tahmin ettiğim gibiydi. Saçım bozulmuştu. Saçımı çabucak ikiye ayırarak ördüm. Sonra da mavi beremi taktım. Otobüs önce yavaşladı, sonra da durdu. Herkes tıkış tıkış inmeye başladı. Ben en son inecektim, ezilme tehlikesi geçirmek istemiyordum çünkü. Son bir iki kişi kaldığında ben de indim. Gidip bagajdan bavulumu aldım.

Bavulumu çekerek gitmeye hazırlandığımda bir şey fark ettim. Herkesin bir bekleyeni vardı. Kimisinin babası, annesi, kardeşi gelmişti. Kimisinin de sevgilisi bekliyordu. "Benim bekleyenim yok" diye düşündüm. Bu düşünce bir anlığına gözlerimin dolmasına sebep oldu. Kendimi toparlamak için arkamı döndüm ve gözyaşlarımın gözümün içinde kalmasını diledim. Dileğim gerçekleşmedi. Gözlerimden sıcak yaşlar süzüldü. Hemen koşmaya başladım. Koşarak terminaldeki lavaboya girdim. Elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Burnum kızarmıştı. Ama bu kızarıklığı biraz sevmiştim. Sonradan ağladığımda çillerimin çıktığını hatırladım. Zaten çillerim az da olsa vardı. Ama ağlayınca beş katına çıkıyorlardı. Aynaya yaklaştım. Evet, bu güzeldi çünkü çillerim çıkmamıştı. Aynadaki yeşillerime baktım. Gözlerim kızarmıştı. İşte bu kötüydü. Kıpkırmızı gözlerin tam ortasında kocaman yeşil iki iris... Korkutucu görünüyordum. Neyseki gözlerimi yıkadığımda bu kırmızılık gitti ve gözlerim normale döndü.

Şimdi bir taksi bulup amcamın bana bıraktığı eve gitmem gerekiyordu. Hemen lavabodan çıktım. Terminalin karşısındaki taksi durağına gittim ve düğmeye bastım. Bir kaç dakika sonra taksi geldi. Ama gelmesiyle bir adamın içine binmesi bir oldu. Bir küfür mırıldandım. Hödüktü işte. Aksi gibi yağmur da yağmaya başlamıştı. Sinirlerim iyice gerildi. Düğmeye tekrar bastım. Epeyce taksi bekledim. Islanmıştım. Bu da daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Biraz sonra taksi gelmeyi becerebildi. Bavulumu bagaja atıp taksiye bindim. Şoföre adresi söyledim ve telefonumu aldım. Telefonuma bir mesaj gelmişti.

EdizTekin: Ayza, özür dilerim. Bir daha olmayacak , söz veriyorum. Lütfen affet. Seni seviyorum.

Evet, affedecektim. Bir mesaj yazdım.

Ayzaİnanç: Peki, bu seferlik öyle olsun. Sözünde dur ama. Bir önceki sözün gibi unutma. Ya da bana tutamayacağın sözler verme.

Mesajına dört saat sonra cevap yazmama rağmen hemen gördü. Telefonun başında bekliyor herhalde zavallım.

EdizTekin: Tamam, söz gerçekten söz bir daha yapmayacağım. Sen vardın mı bu arada?
Ayzaİnanç: Evet, şimdi taksiyle eve gidiyorum.
EdizTekin: Tüh, şimdi ben olsaydım orada seni taksiye bindirmezdim. Atardım arabaya, birlikte giderdik. Hem de beleşş.

Ayzaİnanç: Olsun zenginiz herhalde. Yoksa yürüyerek giderdik değil mi beleşşçi Edizz?
EdizTekin: Bilmem A-a-ayza.
Ayzaİnanç: Klavyen kekeliyor kekeme mi oldun yoksa?
EdizTekin: Belki de senin aşkından kekeme olmuşumdur, ne dersin?
Ayzaİnanç: Bence korktun.
EdizTekin: Neyden?
Ayzaİnanç: Seni affetmememden!
EdizTekin: Yok canım, daha neler!
Ayzaİnanç: Küssem de bir şey ifade etmez yani?
EdizTekin: Ayza var ya trip atma yarışına katılsan açık ara farkla birinci olup üstüne bir de para ödülü alırsın hani.
Ayzaİnanç: Dur hemen trip modunu açayım.
EdizTekin: Ömürsün vallahi.
Ayzaİnanç: Öyleyimdir. Hadi ben iniyorum, kaçtım.

Telefonu kapattım ve taksimetrede yazan parayı ödedim. Sonra arabadan inip bavulumu bagajdan aldım. Evettt, ev karşımda duruyordu. Bu evi yenilemek için sabırsızlanıyordum.Evin kapısının önündeki üç basamağı çıktım. Anahtarı cebimden çıkarıp kilide yerleştirdim. Anahtarı çevirdiğimde kapı gıcırdayarak açıldı. Karşılaştığım manzara karşısında kalakaldım. Evin halinden belliydi buranın yenilenmeyeceği. Ama yine de azmimi ve hırsımı bırakmayacaktım. Bu ev yapılacaktı ve  ben bu evde otururken amcamı anımsayacaktım. Önce temizlik gerekti. Ama bir günde bitirebileceğim bir temizlik değildi. Ayrıca bu örümcek ağları ve tozlar içinde bir gece bile kalamazdım.

Örümcekler evin tapusu bendeyken kaçak bir şekilde eve yerleşmişler. Ben örümcekten korkarım. Çok böyle aman aman bir korku değildi bu ama iğreniyorum işte. Korku da sayılmaz hani. Bu evin gerçek bir temizliğe ihtiyacı vardı ve ben bu örümceklerin içinde bir gece bile konaklayamazdım. Hazır aklımdayken daha önce amcamla gittiğimiz otelin telefonunu aradım. Rezervasyon yaptırdım ve oraya gitmek için hazırlandım.

Bu sefer yürüyerek gitmeye karar verdim. Zaten yakındı, yürüme mesafesinde olması benim için iyiydi. Evi yenilerken gidip gelecektim, sadece gece uyumaya gidecektim otele. Zaten hava kararıyordu. Saat dokuz olmuştu. Varmam, eşyalarımı yerleştirmem biraz uzun sürerdi zaten. Yürümeye başladım. O sırada bir adamın beni takip ettiğini fark ettim. Hava kararmıştı. Sokak ıssızdı. Karşıdan karşıya geçtim. Sokakların arasına daldım, rastgele sokaklara girdim. Bir ara sokağa çıktığımda arkama baktım. Adam buraya kadar beni takip etmiş, sonra beni kaybetmişti. Umarım öyledir. Sonra konumuma baktım, rastgele yerlere gitmeme rağmen otele çok yaklaşmıştım. Herhalde bugünkü en büyük şansımdı. Pardon, tek şansımdı. Otele bir sokağı daha geçerek gittim. İçeri girdiğimde danışmanın yanına gittim.

-Rezervasyonunuz var mıydı?

-Evet, telefonumdaki koddan bakabilirsiniz.

-Peki, oda numaranız 43. Dördüncü kattaki üçüncü koridorda.

-Çok teşekkür ederim.

Cidden ilginç bir tesadüftü. Otobüs numaram 43, otel odam 43... Odama çıktım. Kartımı kapıya okutup içeri girdim. Bavulumu boşalttım, dolaba yerleştirdim. Üstüme rahat bir sweat ve eşofman giydim. Yatağa oturup internetten tesisatçı numaralarına baktım. Sonra telefonu kapattım, alarmımı kurdum. Yatağa uzanıp gözlerimi kapadım. Yarın yorucu bir gün olacaktı. Hem de oldukça yorucu bir gün...

YANGINWhere stories live. Discover now