4. Bölüm

11 1 0
                                    

Ainon uyandığında kendini çok daha iyi hissediyordu. Son birkaç günün yorgunluğunu üzerinden atmaya başlamıştı. Enerjisini toplayıp yataktan kalktı. Bugün her zaman kalktığı saatten biraz daha geç uyandığı için acele etmesi gerekiyordu. Uzun gür saçlarını özenle taradı ve saçının üst kısmını yukarıda küçük bir topuz yaptı. Tabiki saçının yarısı serbest bir şekilde omuzlarından aşağı dalgalanıyordu.

Giysi dolabının kapağını açtığında uzun kollu bir elbise aradı. Dolabı kıyafet doluydu. Tanrıya şükürler olsun ki diğer köleler gibi harcamalarına bir kısıtlama getirilmiyordu. Bu da onun soylu bir köle olmasının avantajlarından biriydi.

Uzun ve dökümlü kolları manşetlerle bileğine oturan; kararında dekoltesi olan, minik, uçuş uçuş su yeşili elbiseyi üzerine giydikten sonra makyajını da tamamlayıp kendi görüntüsüne hayranlıkla baktı. Çok güzel görünüyordu. Elbisenin rengi gözlerini ön plana çıkarmış ve altına giydiği uzun topuklu ayakkabılar da bacaklarını güzelliğini vurgulamıştı. Seçtiği kürk mantoyu gören kimse onun bir köle olduğunu aklının ucundan bile geçiremezdi. En sevdiği parfümlerden birini sıktı ve küçük çantasını eline alıp odadan çıktı.

Akademi yatakhanelerinin olduğu binadan hızlı adımlarla çıkarken avluda kendisini hayranlık ve kıskançlık ile izleyen gözleri ensesinde hissediyordu. Bu bakışları hissettiği her anda başını ve sırtını dikleştiriyor, bir deyimle burnu havada yürüyordu.

Yemekhaneler ana kanatın en alt kısmında ve ortaktı. Kendisine kahvaltı için bir sandviç alırken göz ucuyla duvardaki saati kontrol etti. Derse 10 dakikadan az kalmıştı. Sandviçini poşetinden çıkarıp dersliğe giderken birkaç ısırık alabilmişti. Rujunu tazelemek için tuvalete gitmesi gerekiyordu. Ainon adımlarını biraz daha hızlandırdı aynı zamanda vakit kaybetmemek için çantasına başını eğmiş rujunu arıyordu ki bir bedenin kendisine çarpmasıyla poposunun üstüne yere çakıldı. Çantasındaki herşey 'ruju, mini boy parfümü, bir kalem ve bir not defteri' kendisiyle birlikte mermerlerin üzerine dağılmıştı.

Ainon şaşkınlık içinde kendisine çarpan bedene doğru yavaş yavaş başını kaldırdı. Üzerinde giydiği rahat gömleğin kollarını katlamış, siyah -oldukça uzun olduğunu tahmin ettiği- saçlarını gevşekçe topuz yapmış, mavi gözleriyle onu izleyen adama baktı.

Adam birkaç saniye tepkisiz kaldıktan sonra kadının yerden kalkmasına yardım etmek için elini uzattı.
Ainon daha önce de ezbere bildiği koridorlarda defalarca önüne bakmadan yürümüştü. Ama herkes onun yolundan çekilmesini bilirdi. Bunun şaşkınlığıyla kendisine uzatılan eli tuttu.

''Yolda ışık hızıyla yürürken çantana değil önüne bakmalısın Küçük Hanım.''

Ainon adamın ifadesiz yüzünde bir özür belirtisi ararken biraz sinirlendi. ''Nerede nasıl yürüyeceğimi senden öğrenecek değilim. Madem hızla geldiğimi gördün neden yolumdan çekilmedin? Ayrıca bir özür bekliyorum!''

Adam, karşısında ayakta dikilmiş olan genç kadına tek kaşını kaldırırken bu cesareti nereden bulduğunu merak ediyordu. ''Çünkü burasının sadece senin yolun olmadığını birinin sana hatırlatması gerekebileceğini düşündüm. Ve bak işte, doğru düşünmüşüm. Bu durumda da özür dilememi gerektirecek bir şey bulamıyorum'' Kollarını hafifçe iki yana açarak az önce yaşanan durumu kastettiğini belirtmeye çalıştı.

Onun ukala tavrı karşısında sinirlenen Ainon kaşlarını hafifçe çattı, başını yana eğdi, ''Seninle tartışacak zamanımın olmasını çok isterdim. Ama yere saçtığın eşyalarımı toplamazsan geç kalacağım''

Adam, tüm dişlerini ortaya çıkarak kadar geniş bir gülümsemenin ardından tam itiraz edecek gibi göründüğünde Ainon'un giydiği giysinin boyuna baktı, hiçbir insan o kadar kısa bir elbiseyle rahat eğilemezdi. Gülümsemesi devam ederken başını iki yana salladı ve istemsiz bir kabulle yere eğilip dökülen tüm parçaları yavaşça çantanın içine topladı ve kadına uzattı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 16 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

PATRİUSWhere stories live. Discover now