17. Bölüm

186 22 26
                                    

Merhabalar, nasılsınız?

Bölüm biraz geç geldi çünkü küçük bir izmir turu yapmam gerekti

Ayrıca yeni bir kitap yazıyorum. Taslakta biraz daha bölüm birikince salacağım

Beğeneceğinize eminim

Neyseeeğ

lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın

iyi okumalar, sizi seviyorum



---


Resmen dumura uğramıştım. Karşımda gördüğüm şeyler gerçek gibi gelmiyordu hiç. Koskaca bir şehir... Sanki hiçbir şey olmamış gibi sapasağlam, hiçbir kırığı döküğü olmayan ışıklı kocaman binalar...

Jungkook la birlikte çıktığımız yüksek kuleden güvenli bölge dedikleri yeri izlerken büyülenmiştim adeta. Buraya varalı on dakika falan olmuştu.

Sabah erkenden çıkmıştık yola. Birkaç ihtiyaç molası hariç hiç durmamıştık. Gelir gelmez bahsettiği o yükseK duvarlarla karşılaşmıştık.

Gerçekten de metrelerce uzunluktaydı. Duvarın önünde durduğumuzda Jungkook araçtan inip nöbetçiye doğru gitmiş ve nöbetçinin onu tanımasıyla kapıları açmışlardı. İçeriye girdikten sonra birkaç kontrolden sonra bizi bırakmışlardı.

Fakat Jungkook hemen gitmek yerine oradaki nöbetçi kulesini bana gösterip şehri görmek isteyip istemediğimi sormuştu. Hemen kabul edip onunla birlikte kuleye çıkmıştım.

Şu an ise ben şehri şaşkınlıkla izlerken onun da gözleri benim üstümdeydi. Hissedebiliyordum.

"Beklediğin gibi mi?"

"Daha da fazlası... Jungkook burası yeni bir dünya gibi adeta." Ona doğru dönüp heyecanla konuştuğumda sadece yüzündeki huzurlu bir gülümsemeyle beni izlediğini görmüştüm.

Gece olduğu için bütün binaların ve evlerin ışıkları yanıyordu. Bu da gözlerimin kamaşmasına sebep oluyordu. Sikeyim, arabalar bile vardı yollarda.

"Arabalar da var." diye şaşkınca mırıldanıp geri önüme dönerek şehri izlemeye devam etmiştim.

"Burası iki seul büyüklüğünde bir yer. Bir yerden bir yere giderken araç lazım oluyor." dediğinde anladığımı belirtircesine yavaşça başımı aşağı yukarı sallamıştım.

"Jeon, artık gitmemiz gerek!" O sırada aşağıdan gelen Yoongi nin sesiyle Jungkook iç çekmiş ve elini bana doğru uzatmıştı.

"Gidelim hadi, burayı izleyebileceğin daha güzel yerler var. Daha sonra oralara gideriz."

Başımı çevirip ona ve uzattığı eline bakarak içtenlikle gülümseyip yavaşça elini kavramıştım. Belki de benim düşündüğüm gibi kötü şeyler gelmezdi başıma.

Belki de ben çok kafada kurmuştum. Hem Jungkook bana bir şey olmasına izin vermezdi. Söz vermişti bana.

Düşmemem için elimi nazikçe tutarak beni yavaş ve temkinli bir şekilde nöbetçi kulübesinden geri indirdiğinde direkt olarak diğerlerinin yanına gitmiştik.

Tam hep birlikte arabaya doğru ilerleyeceğimiz sırada nöbetçi olan askerlerden biri koşturarak yanımıza gelip ondan daha yüksek rütbede olduğu için Jungkook a asker selamı vermişti.

20 DAYS / TAEKOOKOnde histórias criam vida. Descubra agora