*3*

2.5K 284 52
                                    


Kısa sürede Frederick'in topallaması sebebiyle arkada kaldığını fark eden Emily geri dönmüş ve kar canavarının şaşkınlıktan onlara koşmayı unutacağı bir sahne yaratmıştı.

"Çıksana, çık hadi! Saatlerce seni mi bekleyeceğim ben?! Hayır, kolunu omzumun üzerinden at." Emily'nin ardı arkası kesilmez talimatlarına karşılık ne yapacağını bilemeden dikilen Frederick, etraflarındaki herkesin onları izlemek için duraksamasına neden oldu. En sonunda Emily pes edip onu sırtına aldığında, zihninden buradan çıktıklarında Frederick'e diyet yaptıracağı düşüncesinin geçtiğini duymuştum. Emily'nin de hareketlenmesiyle kendine gelen kar canavarı yeniden koşmaya başlamış dörtlünün peşine düşerken, bu kadar adrenalinin onlara yeteceğine inanarak kar canavarını erittim ve tam önlerine dikilmesini sağladım.

"Buradaki her yaratık ışınlanabiliyor mu?" Ted'in isyanına hak veriyordum. Frederick'i sırtından indiren Emily, önce önlerindeki kocaman beyaz yaratığa doğru bir adım attı. Bu hareketiyle kar canavarı onlara doğru hepsini geriye savuracak kuvvette bir rüzgâr üflemişti.

"Nefesin iğrenç kokuyor!" İnci'nin tiksinmiş ifadesinin üzerine kar canavarı siyah, kömürden kaşlarını çattı. "Sözlerine alındı mı o?" diye sordu Ted şaşkınlık içerisinde İnci'ye dönerek. Düştükleri yerden kalkıp yeniden canavarın önüne dikildiklerinde, Emily ile İnci'nin yüzündeki sırıtışa bakıldığında akıllarından geçen ortak bir şey olduğunu ve bunun hiç de iyi bir fikir olmadığını anlayabilirdiniz.

Emily başıyla işaret ettiğinde, kar canavarının üzerine koşturdular ve onun dengesini bozup yere yapışmış ayaklarının koparak arkaya düşmesini sağladılar. Canavar acılı bir homurtu çıkarırken onun eteklerinde duran kızlar canavarın karnından oluşturdukları kartoplarını yemeye başladılar.

"Tadını seveceğini biliyordum!" dedi İnci lokmalarının arasında sevinçle. Onların bu haline acımış, kar canavarının kar tadını, beyaz çikolatayla değiştirmiştim. Kızlar canavarın büyük bir bölümünü bitirdikten sonra yorgun düşüp karınlarını ovuşturarak yerden kalktılar.

"Tadındaki değişikliği fark ettin mi?" diye sordu Emily hala ağzının etrafındaki çikolata kalıntılarını temizlemeye çalışan İnci'ye bakarak. İnci başını sallayarak onaylamış ve eğilip canavardan bir parça daha koparmıştı.

"Yolda yeriz," diye açıkladıktan sonra oğlanların onlara seslenmesiyle arkalarını döndüler. İnci ve Emily canavarı yerken, Ted ve Frederick mağaradaki hediye paketlerini mağaranın dışına taşımıştı.

"Hediyeler!" Emily mutlulukla ellerini çırpıp paketlere doğru koştururken İnci ağzı çikolata dolu bir şekilde onu takip etti. Hepsi teker teker kendi aldığı hediyeyi sahiplerine verirken hediyelerini açmak için sabırsız olduklarını görebiliyordum.

"Bu çok güzel!" dedi Frederick'in ona aldığı kelebek simgeli kolyeyi gören Emily yüzünde içten bir gülüşle. Yanında duran İnci kolyeyi Emily'nin boynuna takarken Frederick hediyesinin beğenilmesinden memnun bir biçimde gülümsüyordu.

Sıra Emily'nin İnci'ye aldığı hediyeyi açmaya geldiğinde, Emily beklentiyle İnci'nin yüzüne baktı. Küçük paketten çıkan çakı, İnci'nin bu takıntısını bilen hiçbir arkadaşı için sürpriz olmamıştı. İnci Emily'e sarıldıktan sonra yeni çakısını birkaç kez elinde çevirip ayakkabısının içine yerleştirdi.

"Artık benim hediyemi açmalısın," dedi Ted İnci'nin önündeki paketi işaret ederek. İnci hevesle kâğıdı yırtarak içindeki kumaş parçasını havaya kaldırdı.

"Kırmızı iç çamaşırı..." İnci avucuna rahatlıkla sığan iç çamaşırını yumak şekline getirip Ted'in büyük bir sırıtışla aydınlanmış suratına fırlattı.

"Görünce hemen aklıma sen geldin," dedi Ted İnci'nin ona fırlattığı çamaşırı başına bir şapka gibi takarken.

"Sen de benim sana aldığım hediyeyi açsana." İnci hain bir şekilde gülümsedi. Ted şüpheyle açtığı paketten bir şişe parfüm çıktığında hayal kırıklığı içinde İnci'ye döndü.

"İnci, senden daha yaratıcı olmanı beklerdim." Başını olumsuzca iki yana sallayarak elindeki şişeyi inceledi.

"Üzgünüm," dedi İnci sahte bir dudak bükmeyle. "Kokuyu denesene." Emily yüzünde zorlukla bastırdığı bir sırıtışla parfümü işaret etti.

Ted bileğine iki kez parfümü sıktığında Frederick sürünerek ondan uzaklaştı.

"Ayak gibi kokuyor bu!" Burnunu eliyle kapattığından sesi boğuk çıkmıştı. İnci Ted'e masum bir gülümsemeyle, "Ödeştik," dediğinde Ted yalnızca gülmekle yetindi. Bunun rövanşını şimdiden planlamaya başladığını biliyordum.

"Artık benim hediyemi açabiliriz." İnci Emily'nin kucağındaki paketi alıp kâğıdı yırttı ve yeniden Emily'e uzattı. Büyük kutunun içinde kocaman, mavi kanatlar duruyordu. Emily sevinçle çığlık attıktan sonra İnci'nin boynuna atıldı.

"Çocukluğumdan beri hep kanatlarım olsun istemiştim!" diye mırıldandı gülümseyerek. Ondan ayrıldığında İnci Emily'nin kollarından geçirdiği askılarla kanatları takmasına yardımcı olmuştu.

Geri kalan hediyeler de açıldıktan sonra, yılbaşı eğlenceme artık bir son vermem gerektiğini biliyordum. Gitme zamanıydı.

"Şunlara bakın," dedi Ted bir anda yanlarında beliren kırmızı, ren geyiklerinin çektiği arabayı işaret ederek. Uzun zamandır oyunuma konuk ettiğim kişiler arasındaki, belki de en çılgınları olan dört genç hediyelerini kucaklayıp arabanın içine doluştular.

Geyikler onları usulca evlerine doğru götürürken Emily mutlulukla kahkaha attı.

"Hem kanatlarım var, hem de uçuyorum!" Frederick homurtuya benzer bir ses çıkardığında, Emily'nin kanatlarının onun yüzünü eziyor olduğunu fark etmiştim.

Birbirlerine laf atmakla geçirdikleri eğlenceli yolculukları evlerinin üstü açılmış çatısına geldiklerinde, altlarındaki arabanın birdenbire yok olması ile sona ermişti. Evlerinin zeminine çarpmalarıyla, gerçekliğe döndüler.

Bu yılbaşı eğlencesinin tek bir kuralı vardı: Anılarda yalnızca bir rüya olarak kalmalıydı.

Gözlerini ovuşturarak yerlerinden doğrulan gençler şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar.

"Nasıl uyuyakaldık?!" Emily yerinden fırlayıp Ted'in kolundaki saate yapıştı. "Yeni yıla girmemize çok az kalmış!" Emily'nin ciyaklayışı üzerine Ted kolunu ondan kurtarıp saatine baktı.

"Aslına bakarsak... Tam olarak 10 saniye kalmış olabilir." Sakin tavrı, grubun geri kalanına hiç benzemiyordu. Hep birlikte geri sayıma başladılar.

"10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1, 0!"

Bir dilek tutun. Bakarsınız, belki de bir sonraki yılbaşında sizin hediyelerinizi çalmaya gelirim.




10'DAN GERİYE SAY - #WattyTR2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin