silenc glósur

34 2 1
                                    

''İncinirsin!''

İncinmek mi,hah ben ?Hayır neden ona bu cümleyi söylemesine izin verecek kadar karşısında öylece durduğumu anlamıyorum.Neden gözlerimle o hırçın irislerini seviştirdiğin de araya girip kendini ne sandığını soramadığımı anlamıyorum. Ah, siktir!

''Baekhyun?''

Eğer bir daha karşılaşırsak bu cümlenin bedelini ödeteceğim.Hayır abi sen kimsin ki,bu kadar cürretkar bir ukalalıkla bana, Baekhyun'a, incinirsin diyebiliyorsun?! Sürtük!

''Baekhyun, oğlum sana diyorum?''

Bekle sen bekle, sen kaşındı- ''Ne var Jooyoung!''

''İyi misin abicim sen ? Saçma sapan şeyler sayıklıyorsun?''

''İyiyim ben bak işine, ya da dur. Bizim okulda Autumn diye bir kız var hani,bale de galiba her ne boksa işte, sen tanıyor musun onu yani gördün mü hiç?''

''Autumn mu ? Tanıdık geliyor aslında ama bale sınıfında mı bilmiyorum.A bir dakika bir dakika, uzun saçlı, böyle güzel bir şey?''

''Güzel mi, zevkine sıçayım Jooyoung .Tadına bakmadığın bir kadın için nasıl güzel diyebiliyorsun mal. Saçları uzundu evet,tanıyor musun?''

''Serserisin Baekhyun.Onlardan ne zamana kadar nefret edeceksin?Hiçbiri BaeYun değil! At lan kafandaki her kadın aynıdır inancını!O sorduğun kıza gelince kütüphane de gördüm bir kaç kez.Bana bak aklında ne var bilmiyorum ama uzak dur ondan.Senin bildiğin sürtüklere benzemez.!''

Jooyoung yıllardır üstüne basa basa direttiğim şeyleri tekrar gün yüzüne çıkarmakla kadınlara duyduğum nefreti özgür bırakmıştı.Ne demek benim bildiğim sürtüklere benzemez! Bildiğim bütün kadınlar sürtük diyorum bunu o Autumn denilen kız mi değiştirecek.? Güldürmeyin lan beni.

Elimdeki bira şişesinden bir yudum alıp üniversitenin hemen önünden geçen nehrin içine fırlattım.Buranın biralarının tadı bile bir boka benzemiyordu.Üşüyordum, biraz ısınsam hiç fena olmazdı.Jooyoung'un arkasından ben de sınıfa girdim. Amfinin içinden geçerken suratıma bakmayan Jooyoun'un omzuna bir tane geçirip yanına oturdum.Ona bir şey yapmamıştım o niye triplere giriyordu anasını satıyım.

Hocanın gelmesini beklerken, o moruk bir yerlerden gelene kadar keyfimize baksak iyiydi ama...Hazır kimse yokken fırsat bu fırsat sınıfa kısaca bir göz attım.Dün kaçırdığım güzelliklerle tanışma vaktiydi artık.Suratlarına baktıkça tiksiniyordum ama biraz eğlenmekten bir şey çıkmazdı.

Bir sıra yukarıdaki kızıl daha ben ona bakmadan bana gülümsüyordu bile.Ben de piçimsi bir sırıtışla ona karşılık verirken, onun çaprazında başını yaslandığı duvarda dinlendirmekte olan şeyi görmüştüm.

''Jooyoung bunun ne işi var burda,hani bale sınıfındaydı?'' Jooyoung suratıma bakmadan bir yandan müzik dinliyor bir yandan bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. Ne yani, onun burda olduğunu biliyor muydu? Fuck!

''Ait olduğu yerde.'' diyerek kestirip attı. Nasıl ait olduğu yerde lan?Onun gidip o sıçtığımın müzikleriyle ordan oraya sürünmesi gerekmiyor mu,ee? Ona siktir ciddi olamazsın bakışı attığım da Jooyoung başını Autumn denilen kıza çevirip ''Bu okulun birincisi kim sanıyorsun.Sana o bildiğin sürtüklere benzemez derken dalga geçiyordun, ne oldu...Neyse, daha lisedeyken keşfedilmiş,ama o ağırlıklı olarak bale yapıyor.Bizim sınıfa da uğruyor arada acayip güzel minimalist fikirleri var, resmen bunun için doğmuş.Zaten birazdan anlayacaksın ne demek istediğimi.''Der demez bizim moruk sınıfa teşrif edebildi.Ama ben Jooyoung'un az önce söyledikleri hakkında düşünüyordum.Ne yani seçilmişse seçilmiş. Bu okul zaten seçilen insanların mekanı.Ki ben de seçilerek geldim buraya zembille değil.

first sournessWhere stories live. Discover now