BÖLÜM 5

3.2K 344 35
                                    


Yine yerde sırtüstü yatıyor, loş sarı ışığın aydınlattığı tavanı izliyordum. Işık, Marcus gittiğinden beri hiç kapanmamıştı. Benim için değildi elbette, en son ki davranışımdan sonra bir düzine insan hücreme gelip tam tepeme bir kamera takmıştı. Marcus yine yaramazlık yapmamdan korkuyordu sanırım.

Sakince hücremi izlemeye devam ettim. Artık böyle uyanmaya alışmıştım. Gözlerimi açınca şaşırmıyor, korkuyla etrafıma bakmıyordum. Burada olmak hayatımın bir parçası haline gelmişti sanki. Acıya da alışmış gibiydim.

Kurumuş dudaklarımı yaladım yavaşça. Her zamanki gibi güçsüz bedenim titriyor, nefesim açlıktan leş gibi kokuyordu. Susturucu taktığımdan beri daha da kötü olmuştum. Üzerinden kaç gün geçti bilmiyorum ama hala konuşamıyordum ve hala boğazım uyuşuktu. Bana verilen küçücük kuru ekmeği bile yutamıyor, suyu içemiyordum. Bir ara siyah üniformalı adamlardan biri zorla suyu boğazımdan aşağıya akıtmaya çalışmıştı. Neredeyse boğuluyordum. Neyse ki bir daha denememişlerdi. Şimdi yavaş yavaş yutma yeteneğim geri geliyordu ama eskisi gibi değildi. Eric bandın etkisinin dört gün sürdüğünü söylemişti. Umarım yakında bu lanet olasıca suskunluğum bir son bulurdu.

Derin bir nefes almak istedim ama denemek bile zorken bunu nasıl yapabilirdim bilmiyordum. Karnıma giren ağrıya rağmen yavaşça yattığım yerden doğrulup oturdum ve klozete doğru çevirdim kafamı. Günlerdir mideme doğru düzgün bir şey girmiyordu, bu yüzden tuvalete gitme gereği duymamıştım ama şimdi fazlasıyla zor durumdaydım ama tepemdeki kamera bana engel oluyordu.

Yine de daha fazla dayanamazdım. İzlemek mi istiyorlardı? Kendileri bilirdi. Bu yüzden ellerimi kartonun iki yanına koyup kendimi yukarı doğru itmeye çalıştım ama karnıma giren keskin acı yüzünden başaramadım. Yaranın üzerine bir şeyler döküp gelişigüzel sarmışlardı ama bu işe yaramamışa benziyordu. Ya da üzerinden daha birkaç saat bile geçmemişti, dediğim gibi zaman kavramım tamamen şaşmış durumdaydı. Soluklandım, ardından klozete doğru emeklemeye başladım. Kollarım ve dizlerim titriyor, başım feci derecede dönüyordu.

Klozetin yanına varınca yavaşça kenarlarına tutunup kendimi yukarı doğru çektim ve zar zor oturdum. Ardından birkaç dakikamı pantolonumu indirmekle uğraştım. Sonunda başardığımda gözlerimi kapatıp işimi hallederken yaşadığım utancı unutmaya çalıştım. Bir süre sonra pantolonu geri çekip yavaşça yere doğru eğildim ve yeniden emekleyerek artık neredeyse parçalanmak üzere olan kartonlara uzandım.

Dışarıdan yükselen çığlık sesleriyle birlikte ellerimi kulaklarıma sıkıca bastırdım ve sesi duymamak için kartonun üzerinde iyice büzüştüm. Korkuyordum, bedenim hissettiğim bu korku yüzünden daha da titrerken, sesleri duymamak için daha da çok çabaladım ama sanki beynime işlenmiş gibiydi. Kulaklarımı ne kadar kapatırsam kapatayım sesler bir türlü uzaklaşmıyordu. Panik dalga dalga bedenime yayılmaya, beni nefessiz bırakmaya başladığında sanki yine işkence görüyormuşum gibi hissettim. Bu his öyle yoğundu ki sanki boynumdan bedenime keskin bir acı yayılıyordu. Oysaki bantlar çıkarılmıştı. Bana acı verecek hiçbir şey yoktu. İstemsizce ağzımı açtım ve çığlık atmaya çalıştım. Sesim çıkmadı, sadece etrafa tükürükler saçmıştım.

Beynimdeki çığlık sesleri daha da artarken gözlerimi kapattım ve ağlamaya başladım. Bu deliceydi, bu denli keskin bir acı hissetmemeliydim. Belki de bu beynimin bir oyunuydu. Bir anda kulaklarımı sıkı sıkı kapatan ellerim hızla çekildi. Korkuyla sıçradım ve gözlerimi açtım. Hemen önümde yere çömelmiş bir kadın vardı ve elleri ellerimi sıkıca tutuyordu. Sonra arkasında başka bir kadının daha durduğunu fark ettim. İkisi de siyah bir üniforma giyiyordu. Sırtlarında ise makineli silahlar vardı.

KUKLA: Y.A.K   ( -TAMAMLANDI- )Où les histoires vivent. Découvrez maintenant