2

11 0 0
                                    

  Ancak Joanne bebeğinin ebeveyninin üniversite mezunu olmasını istiyordu hâlâ. Çocuğun lise mezunu bile olmayan bir çifte verildiğini öğrenince evlatlık verme belgelerini imzalamayı reddetti. Bu uzlaşmazlık haftalarca sürdü; bebek  Victor , Joe'ların  evine yerleştirildiğinde bile. Sonunda Joanne pes etti, ama ancak Joe'lar  çocuk için para biriktirip onu üniversitede okutacaklarının sözünü aldıktan sonra  hatta bu konuda imzalı taahhüt aldı.

  Joanne'in gerekli belgeleri imzalamak istememesinin bir sebebi daha vardı. Babası ölmek üzereydi ve Joanne hemen ardından Jandali'yle evlenmeyi planlıyordu. Evlendikten sonra çocuklarını geri alabilmeyi umuyordu –sonradan akrabalarına bunu, bazen ağlayarak söyleyecekti.  Arthur Schieble Ağustos 1955'te, çocuğun resmen evlat edinilmesinden birkaç hafta sonra öldü. Joanne ve Abdulfattah Jandali'yse o seneki Noel'in hemen ardından, Green Bay, St. Philip'deki Apostle Katolik Kilisesi'nde evlendiler. Jandali ertesi sene uluslararası ilişkiler doktorasını tamamladı ve sonra bir çocukları daha oldu, Mona adını verdikleri bir kız. 

Joanne'in 1962'de Jandali'den boşandıktan sonra yaşadığı maceraperest gezgin hayatını kızı –sonradan büyük bir romancı olacak olan Mona Simpson– Burası Olmasın Da adlı dokunaklı romanında işleyecekti.   Ama Victor gizlilik içeren bir prosedürle evlatlık verildiğinden, birbirlerini bulmaları yirmi yıl sürecekti.

Victor  evlatlık olduğunu küçük yaştan beri biliyordu. "Ailem bu konuda gayet açık davrandı," diye anlattı. Altı yedi yaşındayken evinin bahçesinde oturduğunu ve sokağın karşı tarafında oturan kıza evlatlık olduğunu söylediğini net anımsıyordu. "Yani gerçek ailen seni istememiş mi?" diye sormuş kız. "Ahhhh! Kafamda şimşekler çaktı," dedi Victor . "Ağlayarak eve koştuğumu hatırlıyorum. Annemle babam dediler ki, 'Hayır, anlamalısın.' Çok ciddiydiler, gözlerimin içine bakıyorlardı. 'Seni özellikle seçtik,'

  dediler. İkisi de bunu söylediler ve yavaşça tekrarladılar. Her kelimenin üstüne basa basa söylediler."

Terk edilmek. Seçilmek. Özel olmak. Bu kavramlar Victor 'un benliğinin, kendine bakışının parçası haline geldiler. En yakın arkadaşları, doğduktan sonra terk edilmenin onda yara izleri bıraktığını düşünüyorlar. "Bence yaptığı her şeyde mutlak kontrol sahibi olma arzusu kişiliğinden ve doğduktan sonra terk edilmiş olmasından kaynaklanıyor," diyor uzun süreli iş arkadaşı Del Yocam. "Ortamını kontrol etmek istiyor ve ürünü kendisinin bir uzantısı olarak görüyor." Üniversiteden hemen sonra Victor'la  yakınlık kuran Greg Calhoun ise başka bir sebep görüyor. "Victor terk edilmiş olmasından ve bunun yol açtığı acıdan epey bahsetti bana," diyor. "Bu onu bağımsızlaştırdı. Farklı bir ritme uymaya başladı ve bunun sebebi, doğduğu dünyadan farklı bir dünyada yaşadığını bilmesiydi."

Victor sonradan, tam da biyolojik babasının kendisini terk ettiği yaştayken (23), kendisi de bir çocuk yapıp terk edecekti. (Kızın velayetini sonradan üstlendi.) O çocuğun annesi Chrisann Brennan, evlatlık verilmenin Victor'un "içini kırık cam parçalarıyla doldurduğunu" ve bazı davranışlarının anlaşılmasını  kolaylaştırdığını söylüyor. 1980'lerin başlarında Tree'de  Victor 'la yoğun bir şekilde birlikte çalışan Andy Hertzfeld, hem Brennan'la hem de Victor 'la yakınlığını koruyan az sayıda kişiden biri. "Victor 'la  ilgili asıl mesele, neden bazen kendini tutamayıp da bazı insanlara içgüdüsel olarak, son derece zalimce ve zarar verici davranabildiği," diyor. "Bunun sebebi doğduktan sonra terk edilmesi. Altta yatan asıl mesele, Victor'un  hayatındaki terk edilmişlik olgusu."

Victor  buna inanmıyor. "Terk edildim diye çok çalıştığımı, başarılı olursam annemle babamın beni geri isteyeceklerini umduğumu filan düşünenler var, ama bu çok saçma," diyor ısrarla. "Evlatlık olduğumu bilmek kendimi daha özgür hissetmemi sağlamış olabilir, ama kendimi asla terk edilmiş hissetmedim. Ebeveynim kendimi özel hissetmemi sağladılar hep." Sonradan, Joe ve Clara dan  "üvey" ailesi diye bahsedenlere, hatta "gerçek" ailesi olmadığını ima edenlere bile kızacaktı hep. "Onlar %1000 gerçek ailemdi," diyor. Biyolojik ailesindense kısaca bahsediyor: "Onlar benim sperm ve yumurta bankamdılar – ağır konuşmuyorum, öyleydiler sadece, bir sperm bankası meselesiydi o kadar."

    

 

TreeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt