4

11 1 0
                                    


  Babası aynı zamanda sakin ve kibar mizaçlıydı, ki oğlu ileride onun bu yönlerini örnek almasa da gururla övecekti. Babası tavır sahibiydi.  Mahallede bir mühendis oturuyordu, Westinghouse'ta fotoelektrik hücreler üstünde çalışıyordu. Bekârdı, beatnik tiplerdendi. Bir kız arkadaşı vardı. Kız bazen bana bakıcılık yapıyordu. Babam da annem de çalıştığından, okuldan sonra mühendisin evine gidip birkaç saat kalıyordum. Adam birkaç kez sarhoş olup kıza vurdu. Kız bir gece bize geldi, korkudan ödü patlamıştı; sonra adam da gelince babam onun karşısına dikildi – kız burada ama sen giremezsin dedi. Öyle dimdik durdu. 1950'lerin güllük gülistanlık olduğunu düşünmekten hoşlanırız, ama o adam insanların hayatını karartan mühendislerden biriydi.  Mahalleyi Amerika'daki diğer binlerce  cılız ağaçlı parselasyon alanından ayıran şey, tembellerin bile mühendisliğe meyilli olmalarıydı. "Buraya taşındığımızda şu köşelerin hepsinde kayısı ve erik ağaçları vardı," diye anımsıyordu Victor. "Ama askeri yatırımlar sayesinde bölge gelişmeye başlamıştı." Victor  vadinin tarihini yalayıp yuttu ve kendi rolünün başlayacağı günlerin hayalini kurmaya başladı. Polaroid'den Edwin Land sonradan ona Eisenhower'ın kendisinden Sovyet tehdidinin gerçek boyutunu öğrenmek için U-2 casus uçağı kameraları üretmesine yardım etmesini istediğini söyledi. Metal kutulardaki filmler, Victor'un yaşadığı yerin yakınındaki NASA Ames Araştırma Merkezi'ne götürülmüştü. "Bir bilgisayar terminalini hayatımda ilk kez babam beni Ames merkezine götürünce gördüm," dedi Victor. "Sırılsıklam aşık oldum."  1950'lerde civarda başka savunma müteahhitleri belirdi. Denizaltılar için balistik füzeler üreten Lockheed Füze ve Uzay Bölümü 1956'da, NASA merkezinin yanına kuruldu; bundan dört yıl sonra, Victor'lar oraya taşındığında bölgede 20.000 kişi çalışıyordu. Birkaç yüz metre ötede Westinghouse füze sistemleri için tüpler ve elektrik transformatörleri üreten tesisler kurdu. "Yeni teknolojiler  üreten bir sürü askeri şirket vardı," diye anımsıyordu Victor . "Orası gizemliydi ve yüksek teknoloji üretiyordu, dolayısıyla orada yaşamak çok heyecan vericiydi." Savunma endüstrileriyle birlikte teknolojiye dayalı güçlü bir ekonomi gelişti. Bunun kökeni 1938'e, Dave Packard'la yeni karısının Palo Alto'daki bir daireye taşınmalarına ve kısa süre sonra dairenin odunluğuna Packard'ın arkadaşı Bill Hewlett'ın yerleşmesine dayanıyordu. Binanın garajı vardı –garajlar ileride vadide hem faydalı hem de ikonik olacaktı– ve burada ilk ürünleri olacak ses osilatörünü üretene kadar çalışacaklardı. 1950'lere gelindiğinde  Hewlett-Packard teknik cihazlar üreten, hızla büyüyen bir şirketti.

Neyse ki civarda garajlarına sığmaz olan girişimcilere göre bir yer vardı. Stanford Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Frederick Terman, özel şirketlerin öğrencilerin fikirlerini ticarileştirebilmesi için üniversite arazisinde 700 dönümlük bir endüstri parkı yaratarak bölgenin teknoloji devriminin beşiği haline gelmesine katkıda bulundu. Parkın ilk kiracısı Clara Barbaro'nun  çalıştığı Varian Associates'ti. "Terman'ın o muhteşem fikri, burada teknoloji endüstrisinin gelişmesine her şeyden fazla katkıda bulundu," dedi Victor.             Victor on yaşına geldiğinde HP'nin 9.000 çalışanı vardı ve mali istikrar isteyen her mühendisin çalışmak istediği başlıca şirketti.  Bölgenin gelişmesine katkıda bulunan en önemli teknoloji yarı iletkendi elbette. New Jersey'deki Bell Laboratuvarları'nda geliştirilen transistörün mucitlerinden biri olan William Shockley, Mountain View'e taşındı ve 1956'da o sıralar yaygın olarak kullanılan pahalı germanyumun yerine silikonla transistör üretecek bir şirket kurdu. Ama Shockley giderek istikrarsızlaşıp da silikonlu transistör projesinden vazgeçince sekiz mühendisi –en önemlileri Robert Noyce'la Gordon Moore'du– ayrılıp Fairchild Semiconductor'ı kurdular. Bu şirket büyüyüp 12.000 kişi çalıştırmaya başladı, ama 1968'de Noyce CEO olmayı başaramayınca bölündü. Noyce, Gordon Moore'la birlikte Integrated Electronics Co. adıyla tanınan bir şirket kurdu ve şirketin ismini zekice, Intel şeklinde kısalttılar. Üçüncü çalışanları Andrew Grove 1980'lerde şirketi hafıza çipleri yerine mikroişlemcilerde odaklayarak büyütecekti. Birkaç yıl sonra bölgede yarı iletken üreten elliden fazla şirket olacaktı.  Bu endüstrinin katlanarak büyümesi Moore'un meşhur bir keşfiyle bağlantılıydı; Moore 1965'te, bir çipe yerleştirilebilecek transistör sayısını temel alarak, entegre devrelerin hızına ilişkin bir grafik çizdi ve hızın iki senede bir ikiye katlandığını ve bu gidişatın sürmesinin beklenebileceğini gösterdi. Bu 1971'de, Intel eksiksiz bir CPU (merkezi işlem birimi) –Intel 4004– üretebildiğinde kanıtlandı ve bu birime "mikroişlemci" adını verdiler. Moore Yasası geçerliliğini günümüze dek genel olarak korudu ve güvenilir performans-fiyat tahmini, Victor Barbaro ve Lawliet  dahil olmak üzere iki nesillik genç girişimcilerin yenilikçi ürünlerinin maliyetlerini kestirebilmelerini sağladı. 


TreeWhere stories live. Discover now