Bölüm 32 '' Savaş Başlıyor''

7.9K 760 75
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Geri dönmemiz  ilk gelişimize göre hızlı ve kolay olmuştu.Neredeyse bir buçuk günde hedefimize ulaşmıştık.Tabii terimsel olarak kolay ve hızlıydı ama sinir sistemim için aynı şeyi söyleyemeyecektim . Elena ile Fiona'nın tartışmaları tüm bu yolculuğu mahvetmişti.Sürekli birbirlerine iğneleyici bakışlar atıp laf atmışlardı. Her ne kadar kavga etseler de fark ettiğim başka bir şey vardı aralarında, sanırım birbirlerinden nefret etmiyorlardı sadece öyle gibi göstermeye çalışıyorlardı. Nedenini pek anlamasam da umursamadım. Elbet bir gün anlatacaklardı. 

 Onun dışında Alex tamamen iyileşmişti, yüzünde ki kırmızılıklar tamamen geçmiş eski gücüne kavuşmuştu. Hatta eskisinden de sağlıklı gözüküyordu, o kadar yol yürümemize rağmen o hala sapasağlam ayaktaydı. Hiç nefes nefese kaldığını görmemiştim. Ayrıca yüzü hep gülüyordu, sanırım kulübemize geri döndüğümüz içindi. 

Şimdi ise şaşkınca karşımızda duran kulübemize bakıyorduk. Hava şartlarından yıkılan çitler gitmiş yerine sapasağlam ve özenle maviye boyanmış çitler gelmişti. Çitlerle birlikte ahşap pencere kapakları da maviye, duvarlar yeniden krem rengine boyanmıştı. Hemen dibinde ki saksılarda temizlenmiş ve yerine mavi, sarı ve kırmızı çiçekler ekilip sıralanmıştı.

 Oradaki tek değişiklik bu değildi, kulübenin önünde ki eski bank yerine iki kişinin sığabileceği kadar büyük,sallanan bir bahçe bankı koyulmuş ve çit içerisinde ki otlar güzelce temizlenmişti. Bunu Mark'tan başkası yapmış olması imkansızdı. İçimde oluşan mutluluğu nasıl dışa vuracağımı bilemedim. Burası tıpkı ev gibi olmuştu, tamam zaten evdi ama sanki şimdi daha çok bizim gibi duruyordu, mutlu, huzurlu bir yuva gibi.

''Vay canına, bu Fionalar'ın yüzyıllar öncesinden kalma kulübesinden çok daha güzel'' dedi Elena çitlere doğru yürürken. 

Fiona derin bir nefes alıp ''Onunla aynı fikirde olacağım aklıma gelemezdi ama burası muhteşem''dedi sakince.  

Hafifçe gülüp Alex'e baktım, gözleri kulübenin etrafında dolaşıyordu. Tıpkı benim yaşadığım mutluluğu yaşıyor gibiydi hali.Ona baktığımı anlamış gibi kafasını bana çevirdi, dudakları hafifçe yukarı kalkıktı. Bakışıyla kalbim kulaklarımda atmaya başlamıştı, haftalardır yanımdaydı ama hala ilk gün ki gibiydi  hislerim, asla değişmemişti ve değişmeyecekti.

''Sana da şey gibi geldi mi... Ev gibi? '' Sorduğu soruyla kalbim tekledi, Tanrım gerçekten de onu çok seviyordum. Yavaşça kafa salladıktan sonra ona doğru yürüdüm ve elini tuttum ''Sanırım Mark'a gittikçe borçlanıyoruz''

''Evet, bana baya bir borçlandınız ama bunu telafi edebilirsiniz?'' Arkamızdan gelen sesle aniden kafamı çevirdim. Mark sol omzuna attığı büyük bir dal parçasıyla ormanın girişinde durup yüzüne yapıştırdığı gülümsemesiyle bize bakıyordu. Alex hızla yanına doğru gitti ve elini uzattı, Mark Alex'in uzattığı eli sıktı ve ''İyi ki geldiniz, yoksa onca şey boşa gidecekti'' dedi elini kulübeye doğru uzatarak ardından Elena ve Fionaya çarptı gözü. ''Ama yalnız gelmemişsiniz'' diye fısıldadı.

MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens ( -TAMAMLANDI- )Where stories live. Discover now