15. BÖLÜM

5.7K 459 143
                                    

"Acwell... Acwell... Acwell!" Sanki beni yeni duyuyormuşcasına, gözlerini merhem sürdüğü kolumdan kaldırıp yüzüme ifadesizce baktı. Ne yazık ki saatlerdir görmeye çalıştığım bakışlar yüzünden şimdi dilim tutulmuştu ve aynı boş ifadeyle, bende onun suratına bakıyordum. Bu sırada, çoktan konuşmayacağım kanısına varmış olacak ki bakışlarını tekrar koluma indirip yarım bıraktığı işine devam etti. Ev yapımı olan ve gübreden farksız kokan merhemi, bu zamana kadar oldukça şişmiş ve morarmış olan koluma dikkatle yaydıktan sonra bir bezle güzelce sarmıştı. Ve bunun dışında ki tüm yara bereyi de temizleyip, elinden geldiğince tedavi etmişti. Mutfaktan, elinde hala dumanları tüten bir kase çorbayla çıka gelen Agatha'yı da gördüğümde, kendimi gerçek anlamda pamuk gibi hissetmiştim. Tüm olanlara rağmen, dünya üzerinde ki en sevdiğim iki insan şimdi yanımdaydı ve bana bir bebekmişim gibi bakıyorlardı. Artık her şey tamamdı. Yani sanırım...

Kolumda hissettiğim acı, beni gömüldüğüm düşüncelerden bir anda çekip çıkardı. Attığım küçük çığlığın ardından, öfkeli bakışlarımı Acwell'e çevirdim. "Ne yapıyorsun? Biraz nazik ol!" Beni umursamadığı aşikardı, muhtemelen canımı da bilerek yakmıştı. "Söylesene sıska, ne zamandan beri sarayın prensleriyle bu kadar samimisin?" Evet, bu beklediğim bir soruydu. Agatha hemen lafa atladı. "Ah Acwell anlasana... Güzel Alexandra'mız müstakbel kocasıyla vakit geçiriyor işte." Yalnızca kendisinin güldüğü bu espriyle, muhtemelen gergin ortamı biraz olsun yumuşatmayı hedeflemişti ama ne yazık ki plan geri tepti. Agatha'nın odada yankılanan kahkahası, kademe kademe azalarak son buldu ve derin sessizlik bizi hakimiyeti altına aldı.

Eve geldiğimden beri olayla ilgili tek kelime etmemiştim. Saatlerdir nerede olduğumdan, bu hale nasıl geldiğimden ve en önemlisi de prens Cliff'in yanımda ne aradığından hiç bahsetmemiştim. Gariptir ki, kimsede üzerimde buna dair bir baskı kurmuyordu. Meraktan çatladıkları kesindi ama Acwell inadından, Agatha'da Acwell'in varlığından dolayı çenesini tutuyordu. Yinede ben, ikisine birden sağlam bir masal uydurup, onları bir kez daha uyutmaya kararlıydım. Nasıl yapacağımı bilmesem de, beynim hala uyuşuk olsa da, doğaçlama bir giriş yaptım.

"Aslında ben, dün gece yalnızca biraz dolaşmaya çıkmıştım." Bir saniyeliğine durdum ve tepkilerini ölçtüm. İkisi de pür dikkat beni dinliyor olmalarına rağmen, hiç oralı değilmiş rolü yapıyorlardı. Bunu beynimde onaylayıp devam ettim. "Kahretsin ki yanlış bölgeyi seçmişim. Hatırlar mısın büyükanne? Kör Koy. Hani şu, bana hakkında efsaneler anlattığın yer." Öncekine göre, merakını biraz daha belli eden bir ifadeyle yüzüme baktı. "Evet. Elbette hatırlıyorum." "İşte orası. Eminim Acwell'de biliyordur o lanet yeri." Bu kez de ona kısa bir bakış attım. Hala oyuncağı alınmış bir çocuk gibi somurtkan ve tepkisiz duruyordu. O da beni onaylamışcasına devam ettim.

"Biliyorum kötü bir fikirdi ama merakıma yenik düştüm işte. İlk anlarda gözüme hiç tehlikeli gelmemişti aslında ama daha sonra, kum tepelerinin ardından gelen kazma kürek sesleri duydum. Bir kez daha başımın belası merakıma yenik düşüp seslerin geldiği tarafa doğru yürüdüm. Birde ne göreyim; defineciler! Onları gizlendiğim yerden bir süre izledim. Tam vazgeçip uzaklaşacağım sırada da bir tanesi beni fark etti. Arkamdan seslendi. Koşmaya başladım ama üç kişilerdi, tahmin edersiniz ki beni yakaladılar, bir güzelde patakladılar. Zifiri karanlıkta olduğumuzdan dolayı beni bir tehdit olarak algıladılar muhtemelen. Ardından da konuşmama dahi izin vermeden beni buz gibi suyun içine attılar. Öldüğümü düşündükleri anda da çekip gittiler. Onlar gittikten sonra kendimi zor bela kıyıya çıkarttım ve orada öylece kaldım. Uyandığım da ise çoktan sabah olmuştu. İşte asıl şoku o zaman yaşadım. Çünkü tahmin edersiniz ki, Kör Koy'da prens Cliff'le karşılaşmayı bende beklemiyordum. Hemde böyle tuhaf bir zamanda ama tamamen tesadüf, gerçekten. Kendisi de oraya yalnızca kafa dağıtmaya gelmiş. Yani öyle söyledi. Zaten sonra da beni alıp eve getirdi. Şans işte..."

KAYIP PRENSESWhere stories live. Discover now