9. Bölüm ☁ Kovalamaca

39.9K 1.6K 51
  • इन्हें समर्पित: Guunka
                                    

Şu an güncel olan hikayelerim, Geçmişten Gelen ve Arı Kovanı'na bir şans vermenizi tavsiye ederim ♥

Bu mahalleye tekrar kendi isteğimle geldiğime neredeyse inanamıyordum ama buradaydım işte. Arabanın bu dar sokaktan geçmeyeceğine emin olduğum için her ne kadar içime sinmese de inmiş ve aklımda kaldığı kadarıyla Kuzey'in evini çabucak bulabilmek umuduyla yürümeye başlamıştım.

O kadın her kimse benim çalıştığım hastaneye kadar gelmişti ve hiç haberim olmadan hastane adına bir davete katılmam istenmişti. Üstelik bu daveti istemediğimi dile getirsemde kimse dikkate almamış ve davetinde ne üstüne olduğu bile söylenmemişti. Sadece benimle birlikte gelmesini istediğim kişileri seçebileceğim söylenmiş başka da hiçbir söz hakkı verilmemişti.

Dar bir ara sokağa saptığımda bu sokağın bana o kadar da yabancı olmadığını anlamıştım. Tam köşeyi dönecekken birden sert bir şeye çarpmamla geriye doğru yalpaladım. Kafamı kaldırdığımda Kuzey'le burun buruna gelmiştim. Dudağı patlamış ve kaşı hafif yarılmıştı. Kaçlarımı çatarak ona baktığımda kaşlarını kaldırarak bana yaklaştı.

Nefes alış verişinin düzensizliğinden koştuğunu farkındaydım. Hızla bileğimi kavrayıp benide gittiği yolda sürüklemeye başladığında bende ona ayak uydurmak için koşmaya başlamıştım ama haliyle bir türlü yetişemiyordum.

''Ne işin var burada?'' dedi koşmaya devam ederken konuştuğu için çoğu kelimeyi yutuyordu ve onu anlamam zorlaşıyordu ama yine de cevap vermeye çalıştım.

''Niye koşuyoruz?'' dediğimde güldüğünü fark edebilmiştim.

''Koşmuyoruz, kaçıyoruz,'' dediğinde bu rahat çıkan sesi kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.

''Kimden?'' dediğimde tekrar alaycı kıkırtısını duyabilmiştim.

''Bilmek istediğini düşünmüyorum. Emin ol bilmekte istemezdin. Sadece daha hızlı koş,'' dediğinde sanki enerjisi hiç tükenmiyormuş gibi daha hızlı koşmaya başlamıştı.

''Bırak beni. Kimseden kaçmak zorunda değilim. Benim değil senin peşindeler,'' dediğimde gülerek beni duvarın arkasına doğru ittirdi ve sırtını duvara yasladı.

''Artık zorundasın çünkü benim hayatımdasın. Unutma bunu...'' dediğinde sert bir şekilde lafını bölmeden edememiştim çünkü popüler repliği haline gelmişti.

''Evet biliyorum, biliyorum. Bunu ben istedim!'' dediğimde gülerek bana baktı ve başını salladı.

Başımı duvara yaslayıp elimi iki köprücük kemiğimin arasına koyarken derin derin nefesler almaya çalışıyordum ama bu hiçte kolay olmuyordu. En son ne zaman koştuğumu bile hatırlamıyordum. İnsanın koşmak için bir sebebi olmalıydı ama benim hayatım o kadar sıradan ve tekdüzeydi ki neredeyse koşmayı unutmuştum ama bu duyguyu sevmiştim. Nefes nefese kalmayı.

Kuzey'in önümden geçerek yandaki çöpleri karıştırmasıyla bir şey aradığını anlamıştım. Kırık bir sandalyenin çürümüş ayağını kırıp tekrar yanımdaki yerini almıştı. Az önce onun benim önüme atladığı gibi bir adam bizi fark etmemiş ve yokuştan aşağıya koşmak için hazırlanmıştı ki Kuzey elinde sağlam bir şekilde tuttuğu sandalyenin ayağıyla adamın ensesine ensesine vurmaya başlamıştı.

Adam önce dizlerinin üstüne sonra tamamen yere yığılırken korkuyla onlara bakıyordum. Kuzey tam bana doğru bir adım atmıştı ki arkasından bir adam kolunu boğazına dolamıştı. Kuzey adamın kolundan kurtulmaya çalışırken adam onu karşısına almış ve sert bir yumruk yerleştirmişti.

Korkuyla adımlarımı geriye doğru atarken sandalyenin kırılmak üzere olan ayağına baktım. Ben onu kıramazdım. O yüzden direk sandalyeyi alıp adamın kafasına doğru vururken sandalye ana kırılmıştı. Adam Kuzey'in önüne düşerken Kuzey şaşkınca bana bakıyordu.

Gel de Sil İzleriniजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें