24. Bölüm ☁ Gece

28.7K 1.4K 34
                                    

Arkadaşlar neredeyse 50k olmak üzereyiz :D:sd 50 den sonra 100 olmak daha kolay :S Zaten 100 olunca 1M göz kapayıp açıncaya kadar olur diye düşünüyorum :D Sizde belki olurda böyle kamkilerinize falan kitaptan bahsetmek isterseniz çok mutlu olurum :D :D

''Of ne yapacağız burada?'' dedim bezgin bir şekilde. O kadar yorgun hissediyordum ki bütün gün misafirlikte kaldıktan sonra kanepelerden birinde uyuya kalan ve eve babasının kucağında dönen bir çocuk gibi. Uykudan yeni kalkmış gibi hissediyordum ve neredeyse konuşmaya bile üşeniyordum.

''Yemek yiğeceğiz,'' dedi sıradan bir sesle.

''Yemek yemek istemiyorum. Aç değilim. Artık beni eve götür,'' dedim kolundan çekiştirirken.

''Artık çocuk gibi davranmayı kes. Yemek yiğeceğiz dedim ve yiğeceğiz,'' dediğinde oflayarak arkasından yürümeye devam ettim ama aynı zamanda üşüyordum da. O kadar çok esiyordu ki. Ayaklarımı yerden kaldırmadan sürte sürte yürüdüğümden dolayı habure sendeliyordum. ''Düzgün yürü,'' dedi Kuzey kolumdan tutarken.

Beni masalardan birine doğru yürütürken etrafı inceliyordum. Bir sürü küçük balıkçı teknesi sakin ama karanlık suyun üzerinde oldukları yerde sallanıyordu. Etrafta çoğu kirli sakallı olmak üzere yağmurluğu andıran montlar giymiş adamlar vardı. Ya bir insan bir kadını neden yemek yemek için böyle bir yere getirme gereği duyar Allah'ım?

Burnuma gelen kömür kokusuyla dumanın geldiği tarafa baktım. Balıklar hala ızgaranın üzerinde kızarmaya devam ediyordu. Etraf oldukça sakindi ama saydığım kadarıyla yedi masanın yedisi de doluydu. Ellerimi tekrar birbirlerine sürtmeye başladığımda Kuzey'in gözleri bir an bana kaymıştı ama bu sefer pekte umursuyormuş gibi gözükmüyordu.

Genç sayılabilecek bir çocuk ekmeklerimizi getirdiğinde önüme koyduğu tabağa baktım. Ortamda ki yoğun koku yüzünden mi bu kadar aç hissediyordum yoksa açlığımı yeni mi hissediyordum anlamamıştım ama bütün gün bir şey yemediğimi düşünürsek sonuçta acıkmam normaldi.

Masalar ve tabureler o kadar alçak duruyordu ki bu kısa boyumla bile kendimi dev gibi hissediyordum. Karşımda ekmeğinden iştahla büyük lokmalar alan Kuzey'e baktım.

''Ben bunun hepsini yiyemem,'' dedim yarım ekmeği göstererek.

''Yersin,'' dedi tepkisizce.

Bizim ne kadar normal bir ilişkimiz vardı. 

Sevgili değildik ama öpüşüyorduk. Koklaşıyorduk. Sahipleniyorduk. Benimsiyorduk. Ama karşılıklı oturmuş rakı balık yapıyorduk. Yakında tavlada atardık. Sonuçta rakı balıktan sonra o pekte ağır gelmezdi. Elimi sadece onun önünde duran rakı bardağına uzattığımda dik bir bakış attı.

''Ne?'' dedim tersler gibi.

''Çarpmasın?'' dedi dalga geçer gibi.

''Of alkollü bir içecek işte. Ölçülü aldığım sürece çarpmaz,'' dedim omuz silkerken.

Gülerek başını öbür tarafa çevirdi ve dalgalanan suya bakmaya başladı. Oturduğumuzdan beri iki değişik şarkı çalmıştı. Ve kuzey ayağıyla bu şarkılara ritim tutmaktan geride kalmıyordu. Bu gün gerçekten beni şaşırtmak için yemin ettiğine inanmaya başlamıştım.

''Sen burayı sevmedin mi?'' dedi Kuzey yüzüme bakarken.

''Umurunda mı?'' dedim gözlerimi devirirken.

''Belki evet belki hayır,'' dedi hafifçe gülerken.

''Bilmiyorum. Bence güzel bir yer. Balıkları da taze,'' dediğimde güldü.

Gel de Sil İzleriniजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें