Final: Ruh

585 26 5
                                    

"Her geçen gün daha da kötüleşiyor"
diye sitem etti Sky...
"Ve ben onu kurtaramıyorum"
Brandon üzgün bir şekilde elini Skyın omzuna attı.
"Bir yolunu bulup onu kurtaracağız Sky. Merak etme..."
Brandonun son sözü Sky'ın beyninde yankılanmaya başlamıştı. 'Merak etme'... Nasıl merak etmemeyi başarabilirdi ki. Bloom gözlerinin önünde ölüyordu. Faragonda'nın söylediğine göre. Kalbine denk gelen o kara büyü. Bir buz parçasını kalbine sokmuştu. O buz her geçen gün Bloom'un hayat ateşini söndürürken yavaş yavaş öldürüyordu. Buzu çıkartmak ise direk ölümüne sebep olurdu. Böyle bir durumda nasıl merak etmeyebilirdi ki. Uğruna yaşadığı hayat sona ermeye yaklaşmışken nasıl merak etmeyebilirdi. "Belkide çıkartmalıyız o buzu."
Dedi Riven.
"Sonuçta acı çekiyor. Acısını sonlandırmak..." Sky masaya sert bir yumruk attığında Riven kaşlarını çattı.
"Bencillik ediyorsun Sky. Sırf bir gün daha fazla görmek uğruna acı çekmesine izin veriyorsun."
Riven masadan kalkıp uzaklaştığında herkez ne yapacağını şaşırmış bir biçimde etrafına bakıyordu. O sırada Helia koşarak içeri girdi. "Çocuklar hazırlanın Flora geliyor..."
Helia yere yatıp kendine yaralı görüntüsü verdiğinde Timmy üzerindeki kan efektini yaratmaya yardım etti. Brandon kendini yapacağı role hazırlayıp koşarak dışarı çıktı. Aynı anlarda ise Sky elindeki kılıcı Heliaya doğru tutup ağlıyordu. Dakikalar sonra kızlar korkarak içeri koştuklarında Sky başladı bu oyuna.
"Flora ben özür dilerim kontrolu kaybettim. Ne olduğunu anlayamadım bile."
Flora ağlayarak Helia'nın başına oturdu.
"Helia lütfen kendine gel."
Flora başını Helianın göğsüne yasladığında kızların herbiri konfetileri eline almışlardı. Sky sakladığı yüzük kutusunu Helianın eline yerleştirdiğinde Helia yavaşça kalkmaya başladı. Flora ne olduğunu şaşırmış bir şekilde kalktığında gözlerini siliyordu.
"Sen iyisin...Ama nasıl?"
Elini üzerindeki kılıç yarasında gezdirdiğinde kanın bulaşmaması her ne kadar şaşırtsada. Genç kız korkudan ne düşünceğini bile bilemez durumdaydı.
"Kalkmamalısın Helia. Bu yara çok derin gözüküyor."
Helia onun bu haline gülümseyerek Timmy'e işaret verdiğinde üzerindeki yara izi birdenbire ortadan kaybolmuştu.
"Ben anlamıyorum Helia sen yaralıydın. Yani yaralısın..."
Flora korkarak etrafına bakmayı sürdürdüğünde herkezin gülümsediğini gördü. Neler olduğunu yavaş yavaş anlıyordu. Helia tek eliyle Floranın elini alıp öptüğünde Miusa arkadan çoktan müziği açmıştı.
"Seni çok seviyorum Flora."
Helia Floranın ayağı kalkması için yönlendirdiğinde dizleri üzerine çökmüştü. "Ben seninle tanıştıktan sonra var oldum birtanem. Öncesinde sadece aptalca resimler çizen , amatörce şiirler yazan ne için yaşadığını bilmeyen biriydim."
Derin bir nefes alıp yere sakladığı mavi gülü Floraya uzattı.
"Sonrasında sen geldin. Çizdiğim her çizgi günün sonunda seninle alakalı bir resme dönüştü. Yazdığım her kelimenin sana anlatmak istediğim duygularım olduğunu fark ettim. Sana bu güllerden birini vererek beni aklından çıkarmamanı istemiştim..."
elindeki yüzük kutusunu açıp uzattiğında devam etti.
"Şimdi ise beni hayatından çıkarmamanı istiyorum."
Flora heyecanlı bir şekilde hızlı hızlı nefes alıp verirken kıpkırmızı kesilmişti. Kafasını evet anlamında sallarken Helia devam etti. "Benimle evlenir misin?"
Flora ağzından çıkacak kelimeyi kafasında defalarca söyledikten sonra yüksek sesle tekrarladı.
"Evet..."
Helia etrafında çiçek desenleri olan yüzüğü çıkarttığında Flora bir kez daha tekrarladı. "EVET!!"
Herkes ellerindeki konfetileri tek tek patlatmaya başladığında mutluluk çığlıkları dolmuştu her yer. Helia kalkıp Flora'nın dudaklarına uzun bir öpücük kondurduğunda ikiside çok mutluydu.
Stella kollarını Brandona sarmış bir şekilde gülümsüyordu.
"Hatırlıyor musun sen bana evlenme teklifi ettiğinde heyecandan bayılmıştım."
Brandon gülümseyerek cevapladı.
"Üstelik o gün edeceğimi de biliyordun..." yanlarında duran Riven Miusa çifti her zamanki gibi tartışmanın eşiğindeydi.
"Peki sen bana ne zaman evlenme teklifi edeceksin?"
Miusanın imalı bir şekilde sorduğu soru Rivenın canını sıkıyordu.
"Merak etme Miusa. Yakında."
Dedi ve gülümsemeye çalıştı. Bu gergin ortamın altında bile içlerinde mutluluk vardı. Ortamdaki herkesin gözündeki o ışık. Belkide bir şeylerin ters gideceğinin temsiliydi. Bu genç periler hayatın onlara yüklediği sorumluluğun altında ezilmeden mutlulukla bakıyorlardı. Yaşadıkları onca acıdan sıyrılmalarının sebebi belkide birbirlerini kaybetmemiş olmalarıydı. Bu güzel mutluluk çemberinin içinde acyla kavrulan yalnızca iki kişi vardı. Sky kolunu Blooma dolamış hareket etmesi için destek verirken. Bloom ise gülümsemeye çalışıyordu. "Bloom sen üşüyor musun?"
Sky üşümediğini biiyordu. O sihirden sonra Bloom'un teni bir daha ısınmamıştı.
"Hayır sevgilim ben iyiyim."
Bloom boynundan çıkardığı kolyeyi Sky'a gösterip gülümsedi. Sky'ın evlilik teklifinden sonra ona hediye ettiği kolyeydi bu.
"Ne güzel günlerdi değil mi?"
O anlar genç kızın aklındakileri kimse tahmin edemezdi. Sadece mutluydular. Belki de mutlu rolu yapıyorlardı. Ama kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki gelen üzüntü fırtınasının farkında değillerdi.
"Hala güzel günler geçiriyoruz sevgilim."
Bloom Sky'a dönüp imalı bir bakış attığında Sky gülümsedi. Bloom zorlukla yaptığı bir büyüyle elini önce Sky'ın sonra kendinin göğsüne koydu. Daha sonra elinde biriken enerjiyi kolyeye ulaştırdı.
"Artık ikimizin de bir parça ruhu var bu kolyenin içinde."
Sky Bloom'un saçlarına bir öpücük kondurup yürümeye devam etti. Bloom tökezleyip öksürmeye başladığında zorlukla ses çıkarttı. "Eve gidebilir miyiz?"
~~~~~~~~~~~~~~~
Herkes eve toplanmış Flora ve Helia'nın evliliğini kutluyordu. Saat şimdiden gecenin geç saatlerine gelmişti. Ayakta duran Stella tarafından adeta bir komedi şovu yapılıyordu. Tek tek herkesin taklidini yapan Stella odada bir kahkaha tufanı oluşmasını sağlamıştı. "Evlen benimle Flora. Ben senden önce yoktum."
Diyerek elindeki gülü ileri uzattı.
Flora utanarak kafasını öne eğdiğinde herkes gülmeye devam ediyordu.
"Ne yani illa kafamı maviye mi boyamam gerekiyor?"
Flora'nın aklına buraya gelmeden önceki gece Bloom'un yaptığı taklit gelmişti. Gözlerini bir anlığına yatan Bloom'a çevirdiğinde. Gülüyor taklidi yaptığını anlamıştı. Flora Stella'ya cevap vermeyip Bloom'a bakmayı sürdürdüğünde odadaki bütün gözler Bloom'a çevrildi. Bloom çaresizce Flora'nın gözlerinin içine baktı. Ağlamak üzereydi ve kimse bunun sebebini anlayamamıştı.
"Ben size bir şeyler söylemeliyim."
Dedi Bloom. Odadaki kahkaha dolu sesler yerini endişe rüzgarlarına bıraktı. Heryeri bir ölüm sessizliği kaplamıştı. Belkide gelmekte olan bir ölümün ön gösterimiydi bu. Herkes Bloom'un ağzından çıkıcak sözleri bekliyordu. Sky elini Bloom'un eline koydu.
"Öldüğümün farkındayım."
Dedi Bloom. Hepsi duymaktan korktuğu bu sözler karşısında başını öne eğdi. Sadece Stella ayağa kalkıp karşı çıkmıştı.
"Saçmalama Bloom. Sen iyi olucaksın." Brandon Stellayı tutup oturması için çektiğinde Stella ağlayarak kollarını Brandona doladı. "Hepiniz gerçekleri biliyorsunuz. Ama İşin kötüsü ben daha fazla dayanamıyorum. Lütfen..."
dedi ve duraksadı bir süre.
"Biraz sonra o buzu oradan çıkaracağım. Ve hiçbiriniz karşı çıkmayacaksınız."
Sky gözlerini Bloom'un gözlerine kenetledi. "Sky. Biliyorum bana kendini öldür diyemezsin. Ama karşı da çıkma olur mu. Çünkü eğer sen bana yapma dersen yapamam."
Sky hiçbir şey söylemeden kafasını öne eğdiğinde herkes ayağa kalkıp Bloom'un başına toplandı.
"Siz benim hayatımın en büyük parçasısınız. "
Stella yanına yaklaşıp dizleri üzerine çöktü. "Yani sen kendi isteğinle ölüyorsun ve biz birşey yapamıyoruz öyle mi?"
Bloom gözünden düşen bir damla yaşla birlikte Stella'ya uzattı eline.
"Elimdeki soğukluğu hissedebiliyor musun ?" Dedi sakin bir sesle. Stella evet anlamında kafasını salladığında devam etti.
"O büyüden sonra ben zaten öldüm."
dedi ve duraksadı.
"Üşüyorum... İçimdeki ateşi söndürmeye çalışan canavarla savaşamıyorum artık. Her geçen gün biraz daha söndüğünü hissederken artık nefes almak için bile mücadele etmek zorundayım."
Son çıkan sesiyle ellerini Stella'nın elinden çekti.
"Ne zaman birine dokunsam canım yanıyor. Sizin elinizin sıcaklığı bile buz gibi vücudumu parçalanmış hissettiriyor."
Stella başıyla onaylayıp birkaç adım geri gidiyor.
"Ben bunu izleyemem"
deyip dışarıya bakmaya başlıyor. Ardından Flora yaklaşıyor yanına.
"Üzgünüm..."
diyor sadece. Bloom gülümsüyor.
"Neden?"
Flora dudaklarını büzüyor bilmediğini dile getirir bir biçimde.
"Bilmiyorum...Sadece üzgünüm."
Bloom gözlerini kapatıyor sıkıca çektiği acıyı belli etmemek için.
"Düğünü görmeyi çok isterdim."
Bloom'un gözlerinden bir damla daha yaş akıyor.
"Belki gelinliğinden tutup yürümene yardım etmeyi."
Derin bir nefes.
"Şahitlik yapmak da isterdim."
Derin bir nefes daha.
"Şimdi gidiyorum ama çok üzülme olur mu. Sen benim için hep çok iyi bir dosttun."
Flora daha fazla dayanamayıp koşar adım Stella'nın yanına gidiyor. Helia son bir kez bakıyor Bloom'a.
"Onun üzülmesine izin verme."
Diyor Bloom ve ekliyor.
"Hep iyi bir dosttun. Teşekkür ederim."
Helia başıyla onaylayıp Flora'nın yanına ilerlediğinde Bloom Sky'a çeviriyor gözlerini. "Çok az zamanımız kaldı."
Deyip elini uzattığında Sky sıkıca tutuyor ellerinden.
"Eğer bir şeyler söylemeye çalışırsam gitme derim. O yüzden sadece 'Seni seviyorum' diyeceğim sevgilim."
Bloom başıyla onaylıyor.
"Ben senin yanında vereceğim son nefesimi. Gerisi çokta önemli değil."
bir nefes daha veriyor bu genç kızın bedeni. "Sana bir şey bırakacağım sevgilim. Bunu zaten ben gittiğimde anlayacaksın."
Ve bir nefes daha
"Kendine iyi bak olur mu?"
Sky elini çektiğinde büyü başlıyor. Bloom'un bütün bedeni bir ışık şeklinde yükselip boynunda bulunan kolyenin içine girdiğinde olanlar herkesi şaşırtıyor.
"Bu imkansız."
Diyor Stella olanların farkına varıp ışığa geldiğinde.
"Tamda Bloom'dan beklenecek bir şey."
Diyor ardından Flora gülerek. Sky merakla "Neler oluyor?"
Diye sorduğunda. Kolyenin etrafında bir bebek silüeti oluşuyor.
"Bloom yaşam enerjisini kullanarak bize kendi ruhundan bir parça bıraktı."
Diyor Stella zorlukla. Oluşan bebek silüeti tam şeklini aldığında sarışın bir kız çocuğu çıkıyor ortaya.
"Ve sanırım senin ruhunu da katmış."
Flora bebeği kolları arasına alıp Sky'a uzattığında ortamda buruk bir mutluluk oluşuyor. Sky kolları arasına aldığı küçük kız çocuğuna baktığında bebek gülümsüyor. Bu gülümse herkesi bir duygu karmaşasına sürüklüyor.
"Bloom."
Diyor Sky fısıldayarak. Ve belkide bu kötü anın içinde ufak bir mutluluk yakalıyor. Bloom'un bedeni sonsuzluğa gitmiş olsada. Ruhu küçük kızıyla yaşamaya devam ediyor...

Bloom & Sky / RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin