6

510 75 19
                                    


Bu hayatta yaşamak için oldukça aptal biriydim, bunu biliyordum.

Özellikle tuvalette ne olduğunu düşündükçe daha çok kafayı yiyor, aptallığımı daha çok hissediyordum. Üstelik aklım beni tanımazlıktan gelmesine de kayıyordu ve böyle olunca da sevgilisiyle buluşmuş olma ihtimali daha ağır basıyordu.

Beni unutmuş olması imkansızdı. Başlarda kanmıştım evet ama tanrı aşkına, hayatında kaç kişi onun bacağına sürtünmüştü ki, ya da dövmesini yaptırırken diğer yandan da öpmesini sağlamıştı? Yaşanan her şey iki günlük bir rüyaymış gibi hissettiriyordu.

Okulun ikinci günüydü ve üniversite umrumda bile değildi. Hiçbir heyecanını hissedemiyordum. Aklım fikrim o lanet kıza kayıyor, onu düşünüyordum. Gözlerim hep onu arıyordu. Oliver şimdiden bundan bıkmış gibi olsa da ben bunu engelleyemiyordum. Ellerimi yerdeki çimenlerle meşgul ederken yarım saattir gözümü bir an için bile kırpmadan onu izlememi engelleyemem gibi, yaptığım tüm bu saçma hareketleri engelleyemiyordum.

Marie yine geniş arkadaş çevresiyle bankta oturuyor, uçuşan saçlarını kontrol etmeye çalışıyordu. Etrafındaki birkaç kişiyi artık tanımıştım. Diğer günler de yanında bulunan insanlardı. Fakat bazıları gözüme yeni görünmüştü ve birinci sınıf olduklarını birkaç dakika sonunda anlayabilmiştim. Üstelik çoğu soru sorma bahanesiyle Marie'ye yakın olmaya çalışıyor gibiydi. Gerçekten de aptallardı, özellikle erkekler. Marie onlardan yaşça büyüktü, asla onlar gibilerine bakmazdı. İki günlük tanıdığım biri olsa da biliyordum, bakmazdı işte.

''Sakin olsana. Tüm çimleri yoldun.''

Sonunda kendime geldiğimde ellerime bulaşmış yeşil renge bakmıştım. Bulunduğum yerdeki her çim koparılmış bir şekilde rüzgarda uçmaya hazır bekliyordu.

''Marie için neye sinirlendin böylesine?''

''Hiçbir şeye sinirlenmedim ben!''

Kontrolsüz yüksek çıkan sesimle Oliver gözlerini devirmiş ve ''Evet sinirli değilsin, aynen.'' demişti.

''Beni boş versene Oliver. Yok mu etrafta ayarlamak istediğin biri?''

''Yok be. Herkes, her şey oldukça sıkıcı zaten.''

Başımı evet anlamında salladım ve tekrar Marie'ye döndüm. Göz göze gelmiştik.

Ne yapacağımı bilemedim ve hızla gözlerimi kaçırdım. Ona karşı hala sinirliydim ve bunu anlamasını istiyordum.

Oliver'a doğru döndüm fakat söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. İkimizin telefonundan da gelen bildirim sesi ile zaten ikimizin de dikkati telefon üzerine yoğunlaşmıştı.

O kendi telefonunu açarken ben de kendiminkini açtım ve mesajın kayıtlı olmayan bir numaradan gelmiş olduğunu gördüm. Davet mesajıydı.

''Parti varmış ona çağırıyorlar. Sana da aynı mesaj geldi değil mi?''

Merakla başını telefonuma doğru eğerken ''Evet, evet.'' deyip alnına bir tane vurmuştum.

Derin bir nefes verdim ve uzattığı bacakların üzerine başımı yasladım. Marie'nin bahsi bile geçmiyordu mesajda. Ama ben onun gelip gelmeyeceğini, ne giyeceğini merak ediyordum bile. Ona uyumlu giyinsem ne güzel olur diye içimden de geçiriyordum.

Ofladım, saçlarımı karıştırdım ve gözlerimi kapadım. Aptallığım beni yoruyordu.

''Sence Marie gelir mi?''

''Ağzından Marie dışında hiçbir laf çıkmıyor he-''

Karnına bir yumruk attım ve sinirli bir şekilde ''Cevap ver işte.'' dedim. ''Şimdi destekle beni, ileride pişman olursam da avut. Bu kadar basit işte.''

Sesim tahmin ettiğimden sert çıkmıştı ki Oliver da alaycı yüz ifadesinden arınmış bir şekilde bana bakmaya başlamıştı.

''Son sınıf kızım, sorman hata. Okulda baskınlarken sence partiye gelmemezlik yaparlar mı?''

Başımı olumlu anlamda salladım. Mantıklıydı dedikleri.

''Of ne giysem acaba.''

Oliver güldü ve yüzüme doğru eğilerek ''Ay benim minik arkadaşım büyümüş aşık olmuş da dişisini etkilemek için kıyafet krizine mi girmiş. Oy agucuk bugucuk'' demiş, alnımı öptükten sonra yanaklarımı sıkarak bebekmişim gibi davranmaya başlamıştı.

Ellerinden kurtulmaya çalışıp ''Yaa, bırak! Seni dövme zamanım gelmiş cidden, bırak beni!'' diye bağırdım. Birkaç dakikalık debelenme sonrasında ondan kurtulabilmiş ve nefes nefese bir şekilde doğrulup oturur pozisyona gelebilmiştim. Sinirle beni desteklemesini söylediğim için böyle yapıyordu ama ilk dakikadan pişman olmuştum. Oliver bu konularda hep böyle inanılmaz gıcıktı.

Dağınık saçlarımı düzeltmeye çalışırken gözüm tekrar Marie'yi bulmuştu. Yine göz göze gelmiştim. Bunca zaman beni izlemiş olması ihtimali titrememe yetmişti bile. 

Bu sefer o gözünü çekene kadar ben de çekmedim ve beni etkilemesine izin verdim.


***


''Sana diyorum! Bu kız bunun için harika biri!''

Marie sinirle gözlerini kıstı ve ''İlgilenmiyorum!'' diye bağırdı. Elindeki kaskı karşındaki çocuğun suratına atmasına ramak kalmıştı.

''Hadi ama, bunu sen de iyi biliyorsun. Son sınıfsın zaten, çevren de yeterince geniş.''

Marie sırtını soğuk duvara yasladı.

''Bizi tanıyorsun, değil mi?''

Bu dedikleri Marie'nin tüm dikkatini tekrar çekmek için yeterliydi. Öyle ki Marie çatık kaşlarının ardındaki şaşkın ifadesini saklayamamıştı bile.

''Parti var. Herkes davet edilecek. Kızla yakın olman için ona davetiyeyi sen at.''

Marie birkaç dakika sessizlik ardından başını iki yana salladı ve ''Hayır.'' dedi. ''Ne yapacaksam kendi yöntemimle yapacağım.''

Oğlan dişlerini göstererek gülerken birilerini aramaya başlamıştı bile. Marie ise hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başlamış, kıvrılan eteğini önemsememişti.

Rahattı. Ne de olsa bu her zamanki yaptığı bir şeydi.

Rahat olmalıydı.




oylar ve yorumlar çok düşük.. her hikayem için geçerli bu... 👀

birazcık şevkim kırılsa da             bu bölüm azıcık kısa olsa da

sorun değil her hikayeye yeni bölüm yazmaya devam ediyorumm 

Hem de üniversiteye gitme arefesindeyken

Sizi çok seviyorum 💞💞💞

Lütfen beni okumaya ve takipte kalmaya devam edin 🥰😌💞

Kısa olduğu için yeni bölüm daha erken gelir 🌟 şimdi taekookları yazmaya gidiyorum sizi tekrardan seviyorum 🌈❤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 09, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Pure | GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin