Silent Nights

25 3 9
                                    

Aşk / Gök

"Kıza benziyormuşum. Öyle diyorlar. Öyleyse bile- Her neyse."

Darmadağın olmuş kızıl saçlarına baktım bir süre. Çok sevdiğim çillerinin üzerini kapatan çirkin morluğa. Dudağının kenarındaki kurumuş kan bile hiçbir şey eksiltmiyordu güzelliğinden. Oysa çirkin hissediyordu. Aynaya her baktığında gözlerini kaçıracağı kadar çirkin.

"Seni kıskanıyorlar." dedim dürüstçe. O kadar güzeldi ki, yeryüzünde onu kıskanmayan tek bir varlığın bile olduğuna inanmıyordum. Başını salladı ama inanmadığını biliyordum.

Çok beğenerek aldığı beyaz saten gömleğini daha dün kırıştırmaktan bile çekinirken bugün üzerinde gömleğiyle boya karıştırıyordu. Resim yapmadan önce çıkarıp özenle bir kenara koyduğu yüzükler parmaklarında duruyordu.

Her şey böyle başlardı işte. İnsan böyle yavaş yavaş soğurdu kendisinden. Yavaş yavaş uzaklaşırdı özünden. Nefret çok şey değiştirirdi. Bunla övündüğüne yüzlerce kez şahit olmuştum Nefret meleklerinin.

Ağlamazdı belki hıçkıra hıçkıra ama usul usul akıtırdı boyaları palete. Gözyaşları parmak uçlarında gizliydi. Her tuvale dokunduğunda ağlardı tabloları. Gökyüzü ağlardı yavaşça. Yağmur yağardı. Ağaçlar ağlardı. Çiçekler... Gün ışığını çizmeye eli gitmezdi böyle zamanlarda. Dolunayı yavaş yavaş hüzne boyardı, gece ağlardı. Tuzlu su kokardı, o tablolar. Gözyaşı kokardı.

Ona yaklaştım ve karşısındaki tabureye oturdum. Elindeki paletle fırçayı aldığımda bugün ilk defa gözlerini çıkardı yüzüme. Karanlıkta kahverengi görünen gözlerinin içinde anında pırıltılar oluştu. Gülümseyecek gibi olduysam da gülümseyemedim. Seviyordu işte. Beni değilse de adımı. Çok seviyordu.

"Ne yapıyorsun?" dedi yorgun ve çatallı sesiyle. Sağ elini tuttum. Sıcaktı elleri. Güneşe benzerdi zaten. Kızıl saçları ve çilleriyle. İçinde sarı ışıltılar olan bal rengi gözleri ve sıcacık teniyle. Göz alıcılığı ve karanlığı aydınlatışıyla. Güneşe benzerdi. Ne zaman dokunsam yandığımı hissederdim.

Çıkardım yüzüklerini tek tek. Boya bulaşmış olanları boyanın kurumasına izin vermeden temizledim. Elleri hâlâ ellerimdeyken aşka dair içimde kalan son şeyle, şefkatle baktım yüzüne. Gülümsüyordum içime içime işte. Hiç görmüş müydü? Böyle baktığım zaman, ona her bu kadar yakın oluşumda, her tanıştığımızda, gözleri gözlerime değdiği her an gülümsüyordum. Hiç fark etmiş miydi?

"Onun için de yardım etmemi ister misin?" dedim gözlerimle gömleğini işaret ederek. Kulaklarının kızardığını gördüğümde sırıttım. Sevimliydi. Utangaçtı ama belli etmeyi sevmezdi hiç. Belki de bu yüzden utanınca yüzü değil kulakları kızarırdı.

"İstersen neden olmasın?" dedi bana doğru eğilerek. Sesi kendinden emin çıksa da gözbebekleri titriyordu. Elimi kaldırıp gömleğinin ilk iki düğmesini açtım yavaşça. İşaret parmağım açıkta kalan gerdanına değdiğinde parmak ucumda yutkunduğunu hissettim.

"Gerisini sen hallet." dedim kazanmasına izin vererek. Elimi ondan uzaklaştırdığımda yüzü çabucak aydınlandı.

"Hah, yüreğin kaldırmazdı zaten." deyip dolabına doğru hızlı ve dengesiz yürüyüşünü izledim. Aynadan bir an için bakışlarımız kesişti. Gözlerini kaçırdı ve bir tişört aldıktan sonra bana doğru yan bir bakış atıp odadan çıktı.

Atlas, gözlerini benden kaçırma. Çünkü seni kaybedeceğim. Tekrar ve tekrar.

Atlas, benim can içim, benim yerime biraz daha fazla sev kendini. Seni seviyorum.

***

1, 2, 3...


Silent Nights - They're Hiding SomethingWhere stories live. Discover now