They Knew Eachother

16 2 11
                                    

Atlas

Onu ikinci kez gördüğümde bir çifte gözlerini dikmişti.

"Sence âşıklar mı?"

"Hayır." dedim sorduğu sorunun garipliğini göz ardı ederek.

"Neden?"

"Çocuk fazla ilgisiz duruyor." dediğimde başını iki yana salladı.

"İkisi arasında aşka daha yakın olan o." dediğinde kaşlarımı çattım. Kendinden emin sesi şüpheye düşmeme neden oldu. Kızın kızarık yanaklarına ve sık sık gözlerini kaçırışına baktım.

"Öyle görünmüyor." dediğimde bana doğru baktı ilk kez.

"Heyecanla aşkı karıştırmak çok kolaydır. Kızın yaptığı bu."

"Nereden biliyorsun?" dediğimde omuz silkti.

"Yaklaşık iki hafta sonra ayrılacaklar."

Dediği gibi de oldu. Nedense sevineceğini düşünmüştüm dediğinin doğru çıkmasına. Ama bir nedenden hüzünlü görünüyordu.

"Nasıl anladın?" dediğimde yüzünü buruşturdu.

"Bir şekilde." dedi yine kaçamak bir cevap vererek.

Sonraları bir hobiye dönüştü bu. Çiftleri incelemek. Gök ve aşk. Birbirlerini tanırlardı.

"Peki ya ben? Ne zaman âşık olacağımı bilebilir misin?" diye sormuştum bir kere.

"Geleceği göremiyorum Atlas. Sadece tahminlerde bulunuyorum." demişti başını iki yana sallayarak.

"Tahmin et o zaman." Yüzüme baktı uzunca. Ne zaman böyle baksa aniden utangaçlaşırdım. Gözlerini kırptı birkaç kez. Bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı ama konuşmadı. Sonra başını iki yana sallayarak gözlerini uzağa dikti.

"Yakında gibi duruyor." Bir şey söylememe izin vermeden devam etti. "Bir aşk meleği bu kadar yakınındayken âşık olmaman gülünç olur."

"Aşk meleği mi?" dedim gülerek.

"Duyguların melekleri vardır Atlas."

"Yine mi bu masal? Annem de hep böyle söylerdi." dediğimde başını iki yana salladı.

"Fark edeceksin. Aramızdalar."

"Ya?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Bir örnek göster o zaman." Gözlerini etrafta gezdirdi.

"İşte nadir bir tane." dedi. Gözlerimi onun baktığı yere çevirdim. Kilolu, ufak bir çocuğa bakıyordu. O çocuk ne zamandan beri okulumuzun içindeydi? Hiç dikkatimi çekmemişti.

"Şefkat meleği." dedi çocuğa el sallarken. Çocuk da ona el salladı. Gözlerini bir an için bile Gök'ten ayırmıyordu.

"Neden sana öyle bakıyor?"

"Şefkat duyuyor olmalı." dedi boğuk bir sesle.

"Neden?" Gözlerini bir an üzerimde hissettim ama ona döndüğümde bana bakmıyordu.

"Acınası biriyim de ondan."

"Ne? Sen tanıdığım en acınası olmayan kişilerden birisin." dediğimde sırıttı.

"Ah, sana hikâyemi anlatmamalıyım o hâlde. Gözündeki havamı bozmak istemem."

"Ne yaparsan yap bozamazsın Gök." dedim. Ciddiydim. Öyle bir aurası vardı ki hiçbir hikâye bunu bozamazdı. Dokunduğu her şeyi değiştiriyordu sanki. Ağzından çıkan en sıradan cümle bile bana ulaşırken mistik bir havayla karışıyor ve duyabileceğim en heyecanlı cümleye dönüşüyordu.

Eli yanlışlıkla elime çarptığında irkildim. Soğuktu. Belki de sırf bu yüzden, onu ısıtma isteğiyle etrafında dolaşıp durdum. O günden güne daha çok üşürken ben daha çok tutuştum yakınlarında. Isınmalıydı, mutlaka. Ben kül olmadan önce, bu sıcaklığın birazını çalmalıydı benden. Tutmalıydı elimi mesela. Öpmeliydi sonra. Cesaretini kelimeleri yerine ellerine gizlemeliydi bu sefer. Dokunmalıydı. Donuk kahverengi gözleri erimeli, içlerinde bal rengi bir kıvılcımla bakmalıydı. Hiç renkli görmediğim yüzü kızarmalıydı belki. Bilmiyorum. Tek bildiğim; Gök, fırtınalı bir kış gecesi, mutlaka ısınmalıydı.

Ya da belki de ben, sıcak bir yaz gecesi, serinlemeliydim biraz.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Silent Nights - They're Hiding SomethingWhere stories live. Discover now