Bölüm 1: Ayna

28 2 1
                                    

Anneme "Anne nolur izin ver de gidelim!" diye yalvardım.

"Hayır!"

"Hadi ama ?"

"Veronica, bunları konuştuk. Kampa gidemezsin!"

"Ama...". Bir an afalladım ve ne diğeceğimi bilemedim. 'Anneciğim kampa sevdiğim çocuğu görmek için gidiyorum' Nasıl söyleye bilirdim ?

"Janet de orda olacak, hem onu çok özledim. Nolur izin ver gideyim"

Okulda bir gezi düzenlenecekti ve o geziye benim hoşlandığım çocuk Alec de katılacaktı. Uzun süredir ondan hoşlanıyordum fakat o bana bir kere olsun bakmamıştı bile. Onunla yakınlaşmak için belki de tek şansımdı bu kamp gezisi.

Annem çok korumacı biriydi. Hatta oğretmenlerin de gelmesine rağmen benim kampa gitmeme bir türlü izin vermiyordu.

En yakın arkadaşım Janet'i işin içine sokmak en akıllaca fikir, aynı zamanda son şansımdı.

"Özledin mi ? Daha dün buradaydı ya"

"Ehh... Şey ola bilir... ben yine de özledim" dedim yüzümün kızarmaması için içimden dua ederek. Ama suratım ateş içinde yanıyordu sanki.

"O zaman çağır da bize gelsin, Kampa gitmene birşey demiyorum ama gece kamp kurup ormanın ortasında uyumak..."

Annem cümlesini tamamlayamadan ben hemen odama çıkmak için merdivenlere yönelmiştim bile. Odama girip kapıyı hızla çarptım.

Sinirin bütün bedenime yayıldığını ve damarlarımın nasıl attığını hiss ede biliyordum. Sanki karınca sürüsü vücudumda dolaşıyor ve damarlarıma giriyordu. Yatağımın yanına yaklaşıp hışımla oturdum. Ellerimi yatağın kenarına koydum ve parmaklarımda buğumlar yaranana kadar yatağın örtüsünü sıkarak kırıştırdım.

Kafamı kaldırıp önümdeki yerden yerleştirilmiş aynaya baktım. Yansımada turuncu saçlı, mavi renkli gözleri olan ince yapılı Veronica sanki gitmiş yerine daha korkunç biri gelmişti.

Aynada kendi kızgın halimi görünce birden içimden bir canavar çıkıverdi ve komodinin üzerindeki demir kabı olan parfümü aynaya doğru sert bir şekilde fırlattım. Aynada kendi yansımam parçalara ayrıldı ve parçalar yere düştü.

Heryer cam olmuştu ve belli ki fazla ses çıkarmıştım çünki annemin kapıyı açıp içeri daldığını gördüm. Kulaklarım sanki bir şey duymuyordu ve güçlü bir çınlama vardı. Ayna kırıldığı anda çıkardığı sesten herhalde. Annemse birşeyler söylüyordu. Önce duymasam da söyledikleri netleşmeye başlamıştı.

"...NE YAPTIN SEN ? MANYAK! BABAN İŞTEN DÖNÜNCE SENİ ÖLDÜRECEK!"

Sanki kafam yerine gelmiş, öfkem dinmişti. Babamı bana hatırlatması birden düşünmeme neden oldu. Hayır... Hayır... Babam olmaz... O dünyanın en acımasız adamı olabilir. Küçüklüğümden beri bana yakın durmamış ve beni hiç sevmemişti. Sanki benim varlığıma nefret ediyor ve bir türlü beni kabullenemiyordu.

Bir keresinde benim hiç doğmamamı dilediyini söylemişti çünki bir erkek evlat istiyordu.

Bir kız çocuğu için bu çok acı bir durum. Kendi babanın sana sevgi yerine nefret beslemesi...

Ben de artık ondan uzak duruyor ve hiç konuşmuyordum. Bu durum bizim için alışık bir hal almaya başlamıştı ama bu ayna her şeyi berbat edecekti.

Ayna babaannemindi ve öldükten sonra bana çeyiz olsun diye miras bıraktığı tek şeydi fakat ben bunu babam bana doğum günümde isteksizce hediyye ettiği zaman öğrenmiştim. Babaannem ben daha iki yaşındayken ölmüştü. Dolayısıyla benim onunla herhangi bir duygusal bağım yoktu fakat babam ona çok düşkündü.

Kraliçelerin Yolu 1: Melesea Where stories live. Discover now