ch5- gizli bölme

1.1K 204 364
                                    


"prensim! prens minho, prens chris'i düelloya davet etti!"

"ne?"

seungmin ve felix ayağa hışımla kalkıp, kapıda şaşkınlıkla dikilen changbin'in yanına gittiler.

düello gibi ciddi bir şeyi teklif etmek akıl karı değildi. şakaya gelmezdi ve gerçekleşirse, içlerinden biri ölmeden kılıçlar durmazdı. felix düşünceleri yüzünden kendini daha da kötü hissetmeye başlarken kapıya hyunjin gelmişti.

"felix, prens minho'yu düello fikrinden vazgeçiremiyorum. prens chris de beni dinlemiyor!" nefes nefese konuşan bedenin yanına doğru ilerledi. sarı saçlarını geriye tarayıp, endişesini gizleyemez halde konuştu. "babam müsaade etmez böyle bir şeye. haber vermeye gideceğim."

felix telaşlı olduğu belli olmasın diye yavaş adımlarla kral lee'nin odasına doğru ilerliyordu. ikisinin içinden birinin ölme düşüncesi bile kendisini kötü hissetmesi için yeterliydi. öz abisi ve öz abisi yerine koyduğu chris... dayanamazdı.

gösterişli kapının önüne geldiğinde, yumruğunu havaya kaldırıp derin bir nefes çekmişti içine. aldığı nefesi geri verirken havadaki elini kapıya sert olmayacak şekilde tıklatmıştı. koridor sessizdi, katta hizmetkarlar dahi yoktu. içindeki endişe gittikçe artıyordu.

içeriden gelen sesi duyduğunda kapıyı açıp içeri girdi. kral lee, masa başında oturuyor, elindeki kağıtları inceliyordu.

"prenslerle güzelce ilgileniyor musun?" içeri girdiği gibi kendisine yöneltilen soruyla yutkunmadan edemedi.

bakışları kral lee'nin yüzüne çıktı. "abim prens chris'e düello teklif etmiş." kendisine hızla dönen sinirli gözlerle olduğu yere sindi. böyle bir olayda babasının sakin kalmasını zaten beklemiyordu.

"çağır hemen onu buraya!" hızla kalktığı sandalyeye sinirle geri oturan bedenin sözünü dinlemiş, odadan hızlıca dışarı çıkmıştı.

koridorun sonuna doğru ilerlerken merdivenin başında gördüğü hizmetkara yanaştı, "minho'yu gördün mü?" diye sordu.

"az önce odalarına çekildiler prensim."

aldığı cevapla üst kata, kendi odasının olduğu yere yöneldi. tablolarla dolu koridora altın sarısı renk hakimdi. her oda kapısının yanında yer alan yuvarlak masalar, üstlerini altın işlemeli vazolar ile süslüyordu. büyük odanın önüne geldiğinde kapıya vurmayı umursamadan, kulbu indirip içeri girdi.

yatakta oturan bedenin bakışlarıyla kesiştiğinde, yaptığı şeyi hatırlayıp sinirle sordu; "sen kafayı mı yedin? düello teklif etmekte ne demek?!"

minho ters bir bakış atmış, kapıyı gösterip, "çık." demişti. aldığı cevapla daha fazla sinirlenen felix, "babam seni çağırdı, olacakları düşünmeden hareket etmenin sonucu ne oluyormuş gör!" diyerek bağırmıştı.

sadece iyiliğini düşündüğü birisinin bu tarz davranması canına tak etmişti. sanki minho daha çok dibe batmaya çalışıyordu ve bunu cidden iyi bir şekilde başarıyordu.

kral lee'nin bu düelloya izin vermeyeceğini umut ederek son kez baktı abisine. kapıya doğru dönmüş, "çabuk peşimden gel." diyerek koridora çıkmıştı.

minho iyi davranmaktan anlamıyorsa, artık anladığı şekilde davranacaktı. seungmin'e yaptığının üstünden çok geçmeden çıkardığı bu olay yüzünden abisini hoş göremiyordu, görmeyecekti de.

koridora çok bekletmeden minho'da çıkınca, kral'ın odasına yöneldiler.

kapının önünde gördükleri bedenlerle ikili ilk önce durumu anlamasa da kral lee'nin çağırdığını muhafızların içeri girmelerini söylemesinin ardından anlamıştı.

royaume, hyunlixWhere stories live. Discover now