Senden Sonra

1.5K 70 93
                                    

Bilgilendirme: Arkadaşlar hikayeye +18 koysak iyi olur, çünkü hassas bir konu içeriyor. Amacım kimseyi üzmek değil.

Hikayemiz riddlesgrandson 'a ithaf edildi. Keyifli okumalar canım. 

***

"Granger?"

Evet, oydu. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen kalbimdeki eski yara tekrar sızladı. Neden bağırmıştım ki? Beni terk eden oydu, neden kendi canımı yakıyordum?

Duymamış olmasını diledim ama duymuştu. Yanındaki ufak kızı çekerek adımı seslendi ve bana sarıldı. "Seni görmek ne güzel," derken tıpkı eski günlerdeki gibi kokumu içine çektiğini fark ettim. Sonra ne yaptığını anlamış olacak ki utanarak geri çekildi ve tekrar yanındaki kızın elini tuttu. Hermione'nin minyatür haliydi, mavi gözleri hariç. Bir an, savaştan sonra ortadan kaybolunca basından habersiz evlendiğini, çocuk yaptığını düşündüm ama bu kız dört ya da beş yaşında vardı, onun olamazdı. 

Hal hatır sorduğumuz beylik lafları ederken bir yandan da inceliyordum, tıpkı hatırladığım gibiydi. Aynı gülüş, aynı heyecanlı hareketler, gözlerinde aynı ışıltı. Hatta konuşurken ağırlığını bir ayağından diğerine verişi bile aynıydı. Huzursuz olduğu çok açıktı ama gitmek ister gibi değildi hali tavrı. Acaba pişman mıydı beni terk ettiğine?

Küçük kız Hermione'nin eteğini sabırsızlıkla çekiştirince "Draco, sizi tanıştırayım, bu benim tekne kazıntısı kardeşim Cassandra," dedi bana, sonra kıza dönüp "Cassandra, Draco benim okuldan arkadaşım. Merhaba desene."

Arkadaş mı? Arkadaştan çok daha ötesiydik Cassandra demeyi aklımdan geçirsem de tek dizimin üzerine çöküp göz hizasına indim ve bütün ciddiyetimle elini öperek "Tanıştığımıza memnun oldum güzel hanımefendi," dedim. Kız kıkırdayarak ablasının arkasına saklandı. Bana attığı kaçamak bakışlardan hoşuna gittiği belliydi, Hermione de gülümsüyordu. 

"Aslında hiç çekingen değildir, neden utandı bilmiyorum."

İçim kanıyordu sanki ama ifademi bozmadım. "Vaktin var mı? Bir şeyler içelim mi?"

"Aaa, şey aslında..." diye başladı ama devam etmesine izin vermedim. "Bugün doğum günüm, reddetmezsin herhalde."

Bu kez yüzü kızarmıştı. "Evet, ayın on beşi, değil mi? O zaman Floran Fortesque'nun yerine gidelim mi? Cassy dondurmasına dalar, biz de konuşuruz. Sana hediye alacak fırsat olmadığına göre pasta keserek telafi ederim."

"Draco'nun doğum günü mü?" dedi ufaklık. Hermione onayladığında "O zaman hediye vermek gerekmez mi abla?" diye sordu. Güneşten korunmak için başına sarılmış açık mavi bandanayı çıkarıp "Bu olur mu?" dediğinde, kısa ve kıvırcık saçlarının sarı olduğunu gördüm. Açık sarı. Platin sarısı. 

Hermione beni anne ve babasıyla hiç tanıştırmamıştı ama Grangerları kızlarını Hogwarts Express'ine uğurlarken ya da dönem sonunda alırken defalarca görmüştüm. İkisi de esmer ve kahverengi gözlüydü. Onlardan sarışın ve mavi gözlü bir çocuk doğma ihtimali genetik bilimine göre çok düşük ihtimaldi. 

"Nasıl oluyor da sarışın bir kardeşin oluyor Granger?"

"Uzak arabaların arasında sarışın çok, onlara çekmiş" dedi ve bana doğru bir adım atıp kulağıma "Evlat edindik," diye fısıldadı. 

Bu yalanı yutacak değildim. Üstüne gittim.

"O zaman neden sana bu kadar çok benziyor?" 

Cevap vermedi, köşeye sıkışmış gibiydi, belki söyleyeceği sözü vardı ama ne yapacağını bilmez gibiydi. Rahat vermedim. Kıza duyurmamaya çalışarak fısıldadım. 

Yanlış ANLAma! - Dramione - One ShotWhere stories live. Discover now