十八 / bir direnişti yaşamak

570 59 129
                                    

Kasım, 2020




SEUL, GÜNEY KORE





taylor swift - willow (lonely witch version)





Tek bir bulut dahi olmayan masmavi gökyüzünün altında, kendini hiç olmadığı kadar huzurlu hissederken buldu genç adam. Etrafına bakındıkça gördüğü yeşil bitkilerin sonsuz çeşitliliğinde gözleri kamaşıyor, doğanın kusursuz ahengiyle büyüleniyordu. Bu sonsuz huzur hissi, eline dolanan zarif parmaklarla katlanmıştı sanki. Başını çevirip, hemen yanında ona doğru ışıldayan gülüşüyle bakan Akira'yı fark etti ve içini ona karşı saf sevgiden başka hiçbir duygunun kaplamadığını hissetti. Tarifsiz bir hafiflik ve rahatlıkla dolu olan ruhu, genç kızın giydiği beyaz elbiseyi gördükçe kıpraşıyor, heyecanla doluyordu. Başındaki papatyalardan yaptığı tacı ve kulaklarının hemen altında biten saçlarıyla farklı ama bir yandan da oldukça tanıdıktı.

Neler oluyordu böyle? Bu his de neyin nesiydi? Taehyung, kendi bedeninin hakimiyeti onda değilmiş gibi bir duyguya kapıldı birden. Hayır, o bedenin içindeydi ama sanki o bedeni yöneten bir başkasıydı ve Taehyung da onu uzaktan izliyor gibiydi.

Genç adam, Akira'nın elini sıkıca tutarak birlikte gülüşerek çimlerde koşarlarken yalın ayak olduklarını fark etti. Altlarında uzanan uçsuz bucaksız zemin, genç kızın nefes nefese kalıp Taehyung'a arkadan sarılmasıyla netleştiğinde, "Sana yetişemiyorum!" dediğini işitti. "Bacaklarım senden kısa."

Taehyung, yüzünde geniş bir gülümsemeyle beline sarılan elleri tuttu ve kibarca onları kendinden ayırdıktan sonra genç kıza döndü. Ellerini narin tenine değdirdiğinde genç kızın gözleri daha önce hiç görmediği bir ışıltıyla parıldadı. Nefesini kontrol altına alır almaz, "Bu yüzden sonsuza kadar seni böyle taşıyacağım!" dedi ve genç kızın kahkahalarla karışık çığlıkları eşliğinde onu kucağına aldı.

"Kolların ağrıyacak..." dedi Akira, ellerini genç adamın ensesinde birleştirip yüzünü göğsüne yaslarken. "Ovalarsın, geçer." dedi Taehyung, önemsemeden. "Yeter ki benimle ol. Sakın arkamda kalma."

Genç adam adım atıp çimlerde yürüdükçe, kollarında hiçbir yük hissetmediğini duyumsadı. Hatta genç kız kıkırdadığında ve ona baktığında varlığını görmese, hava taşıdığını düşünecekti. Cennet bahçesinde gibiydiler ama bir şeyler çok tuhaf geliyordu. Bu kuşkunun ve bilinmezliğin esaretinde birden yanaklarından süzülen damlalar olduğunu, genç kızın beyaz elbisesi ıslandığında fark etti. Az önceki güneş, yerini yavaş yavaş kasvetli kara bulutlara bırakırken güneş kayboluyor, ayaklarının altındaki zemin suya dönüşüyordu. Gökyüzü gibi karanlık bu suda adım atması güçleşiyor, kollarındaki genç kızdan artık ses gelmiyordu. Başını aşağı eğip ona baktığında, az önceki beyaz elbisesinin kan kırmızısına dönüştüğünü, başındaki papatyalarınsa solduğunu gördü.

"Akira!" diye seslendi Taehyung, acı dolu bir sesle. "Gözlerini aç!"

Genç kızdan hiçbir tepki alamıyordu. Solgun yüzüyle kollarında bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu. Taehyung, suyun gittikçe derinleştiğini fakat bir türlü yürümeyi kesemediğini fark etti. Acı, katlanılmaz bir boyuta ulaştığında birden yükselen ritmik ses dalgaları duydu ve gözlerini açtığında kendisini yatağında, soluk soluğa buldu. Şakaklarından çenesine doğru süzülen sıcak ter damlalarını elinin tersiyle silip baş ucundaki alarmı susturdu ve az önceki kabusun etkisi geçene kadar gözleri açık şekilde tavanı izledi. Kalp atışları hala hızlı ve korku doluydu. Bu rüya neyin nesiydi?


diphylleia grayi | kthTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon