二十一 / benimle tanışman, bir talihsizlikti

429 53 293
                                    

Aralık, 2020



SEUL, GÜNEY KORE





blackbear - idfc (acoustic ver.)






Zamanın kendine has akışında, hiçbir bireye devam edip etmemek istediği sorulmazdı. Yaşadığı şey ne derece kötü, ne derece katlanılamaz olursa olsun bir şekilde hayata devam etmek, sorumluluklarını yerine getirmek ve yaşamak durumundaydı insan. Bu sonsuz nefes alıp verme döngüsünde, kendine ayrılan süreyi apansız çatışmalarla, sonu gelmeyen hırslarla ve hiçbir anlamı olmayan kaygılarla doldurmak, sistemin dişli çarklarını çevirmek zorundaydı. Ne korkunç bir kabustu.

Taehyung, kendisine dayatılan bu distopik evrende amacını bulmaya, kaybettiği şeylerin hesabını sormaya çalışan, yine de yetersiz kalmış milyonlarca gençten sadece biri olmasına karşın yine de yılmadan gömleğinin düğmelerini ilikliyor, saatini takıyor, pek sevdiği parfümünü sıkıyor ve aynada kendini son kez kontrol ediyor. Gün, hayal ettiğinden daha uzun sürecek ve bu bariz durum canını sıkmasına karşın yine de suratında çelik gibi bir ifade var. Odadan eşyalarını alıp çıktığında bir saat önce kardeşine hazırladığı kahvaltının aynı şekil kaldığını görünce kaşları çatılıyor ve önceki gün kardeşine takındığı tavrın abartılı olup olmadığını sorguluyor bir süre. Hızlı adımlarla odasının kapısına gidip tıklatıyor ama içeriden ses gelmiyor. Kapı kolunu indirdiğinde karşılaştığı şey titizlikle toplanmış bir yatak ve ağır bir kadın parfümü kokusu. Nefesini tutup odaya dalıyor ve kapalı camları açıp odadaki bu zehirleyici gazın çıkması için havadan yardım diliyor. Taehyung için her şey can sıkıcı bu sabah. Her şey.





Elçinin evine geldiğinde kapıdaki güvenlik ilk kez Taehyung'a tereddütle bakmıştı. Görevli kimliğini görmek isteyince Taehyung bu durumun akşamki toplantıyla ilgili olacağını düşünüp pek kafa yormadı ama yine de huzursuzdu. Mutfakta yine bir şeyler pişirmekle meşgul Estelle ile selamlaşıp Akira'yı sorduğunda odasında olduğunun yanıtını aldı ve bir korumanın işgal etmemesi gereken sınırları aşıp hiç umursamadan üst kata çıktı. Artık onun için bunu yapmak nedense absürt gelmiyordu ve ona böyle bir iltimas geçilmesi kendisini pek memnun ediyordu. Akira'nın kapısını çalacaktı ama hafif aralık olduğunu gördüğünde seslenmeyi seçti. İçeriden yanıt gelmediğinde kapıyı biraz daha itti ve odanın köşesindeki yer masasının hemen arkasındaki genç kızı uyurken buldu.

Başını masaya yaslamış, biraz rahatsız edici bir pozisyonda, kaşları bir şeye öfkelenmiş gibi çatılmış halde öylece uyuyordu. Bu ağır uykusu Taehyung temkinli adımlarla ona yaklaşırken, hatta yanına çömelip otururken ve onu dakikalarca izlerken de bölünmedi. Alnına düşen kakülleri nemlenip bir kısmı tenine yapışmış, pembe ve kuru dudakları aralanmış, yanakları al al olmuş halde oldukça şirin ve savunmasız görünüyordu genç adamın gözüne. Üzerindeki ince pijamalarıyla iyice masaya sokulmuş, kendisini sıcak tutmak istermiş gibi kabuğuna çekilmişti. Taehyung etrafına bakınıp yatağın üzerinde gördüğü ince battaniyeyi aldı ve genç kızın omuzlarının üzerine örttü. Yüzündeki ifade şimdi biraz daha yumuşamıştı ama hala daha mutsuzdu.

"Neden onca insan arasından Hikaru Hirano'nun kızısın?" diye mırıldandı Taehyung. "Neden benim tek kurtuluş yolum seni üzmekten geçiyor?"

Taehyung, içinden devasa bir parça koparcasına acı duydu ona bakarken. Hissettiği suçluluk duygusu ilk kez bu kadar baskındı. Yüz hatları, ona geçen gördüğü kabusu hatırlatıyordu. Hem inanamayacağı kadar güzel bir rüya hem de kalbi sökülüp alınırcasına bir acı yaşatan ürkünç bir kabustu. Hatırladıkça tüyleri diken diken oluyor, ürperti hissediyordu.

diphylleia grayi | kthWhere stories live. Discover now