F/ Otuz Bir

1K 318 3
                                    

İyi Bölümler :)

İnstagram; ki.vara / faithhofficial

°Vara

---

Olabildiğince uçmaya çalıştım ancak bütün gücümün üssün sadece birkaç metre uzağına kadar yetti. Büyük ağacın dallarına çarpmadan durdum ve dizlerimiz üzerine yığıldım. Burnumdaki kurumuş kan, bir türlü temizlenemediğim kan, bir silişimle topaklaşarak gitti. Gözlerimdeki sızı hâlâ devam ediyordu ve beni rahatsız etme konusunda zirve yapmıştı. Ellerimi kaldırıp baktığımda titrediklerini, bugün açılan yaranın incecik çizgisini, burnumdan sildiğim kanı gördüm. Ürperip ellerimi kotuma sildim ve yere oturup bacaklarımı kendime çektim. Başımı ağacın kalın, kabuklu gövdesine yasladım. Gözümü kapadığımda salondaki görüntü canlanıyordu ve ben dayanamayıp gözlerimi açıyordum. Kasım soğuğu üstümdeki kazaktan sızıyordu ve benim savunmasız halimden yararlanmada ısrarlıydı. Pantolonumun dizlerine bulaşan çim yeşili lekeyi silmeye çalıştım. Aklım kilometrelerce uzakta olsa da yayılan lekeye bakıp kısaca sızlandım.

Lanet olası görüntü, aklımdan bir türlü çıkmıyor ve kanatlarımda bir ürpertiye neden oluyordu. Dayanamıyordum. Dayanmaya çalışmıyordum ki başarabileyim. Adım atmadan korkuyla çekiliyordum.

Titredim ve dudaklarım arasından çıkan bir hıçkırık üssün sessizliğini böldü. Yalnızlığım ve sessizliğin getirdiği karamsarlık beni kapladı ve bir kapan gibi sıkıştırdı. Ağlamaya başlamam, beni savunmasız hissettirse de kendimi engellemeden ağlamaya devam ettim. Gözyaşlarının son bilmez, kesintisiz akışı yanaklarımdaki soğuğu daha da keskin hale getiriyor, titrememe ekliyor ve kaybedişin gerçeği benliğimi kaplıyordu.

Kaybediyordum. Ama bunu kimseye belli etmiyordum.

"Faith!" Kız kardeşimiz sesi kulaklarımda çınlar gibi oldu. Hayır, kardeşim benliğiyle burada ve bana sarılmıştı. Soğuk kanatları beni sardığında fizik kanunlarına meydan okurcasına ısındım. Bu sıcaklık gözeneklerden sızdı, iliklerime kadar indi. Ama beni daha da savunmasız kılarak titremeye başladım. Titremeye ve sonsuz gözyaşlarını salmaya...

Kardeşimin eli sırtıma kalktı. O sırtımı sıvazlarken biri daha ona katıldı. Una...

Ben kolumdan birini kardeşime, diğerine Una'ya sardım ve kanatlarımı onlarınkinin altıda tuttum. "Yapamıyorum." Sesim bir hıçkırık gibi çıktığı için anladıklarından emin değildim.

Kardeşim aniden benden uzaklaştı ve beni hafifçe tokatladı. "Kendine gel! Daha yeni başladık! Bu kadar çabuk pes edemezsin!" Kollarımı birbirilerine dolayıp ondan uzaklaştım. "Gördüğüm..."

"Bir önemi yok." dedi Una beni keserek. "Gelecek seçimlerle belirlenir. Kaderin ne olacağı bilinmez." dedi. Bir süre ikisine de bakmaya çalıştım. Bir kardeşime bir Una'ya. Gözlerim bir süre sonra yeri, ezdiğim çimenlere kaydı. Nemli çimlerin soğuğunu kalçamda hissedebiliyordum. Dizimdeki çimen yeşili lekeye tekrar baktım.

O salonda otururken gördüklerimi anlatabileceğimden emin değildim. Zaten sormamışlardı ama bu hissin iğrençliği tekrar titrememe neden oldu. O masada...

O masada Perses vardı.

Gözlerimi kapadım ve başımı eğdim. Kardeşim tekrar bana sarılınca son zamanlarda ne yaşadığımı düşündüm. Annemin kaybından sonra bir daha nasıl dayanıklı olabileceğimi, babamdan ayrı kalabileceğim zamanları korkuyla, kardeşimin desteği ve varlığının olmadığını düşündüğüm zamanlar.

Babamın ihaneti, saf değişiklikleri, olası ihanet durumları ve şu Zebani durumları... Görüş... İhanetim...

Ben de kardeşime sımsıkı sarılırken, uzun bir süre sonra kulağıma fısıldadı. "Artık dönelim mi? Ne dersin?" Belli belirsiz bir şekilde başımla onayladığımda benden uzaklaştı ve elimi tuttu. İkimizde kanatlarımızı ayaklanırken kanatlarının soğuğa karşı siperi son bulmuştu. Bu nedenle soğuğun vücudumu titretmesi bir şekilde beni kendime geri getirmişti. Beni tedavi etmişti.

faith -düzenlemede-Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon