love is only for the brave

384 57 73
                                    

sunghoon'dan

sunoo uzun süre göğüsümü ıslattığı gözyaşlarıyla kucağımda minicik otururken içimde bi şeylerin rahatsız olduğunu hissetmiştim. fiziksel bir acı değildi bu ne olduğunu bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmediği kesindi.

bir süre daha göğüsümde ağlarken sesinin kesildiğini, yerini ise küçük hıçkırıklarıyla doldurduğunu duydum. yavaşca kafasını kaldırıp uyuduğu gördüm. eğer başka biri olsaydı hiç düşünmeden uyandırırdım ama karşımda dolgun yanaklarıyla gözlerini huzurla kapatan bir sunoo varken bu ihtimal aklımın ucundan bile geçmedi.

onu uyandırmamaya özen göstererek yerimden kalktım ve evime doğru adımladım.

sunghoon'un evinden

sunghoon küçük bedeni yatak odasın taşıyıp ayakkabılarını çıkardıktan sonra yorganı açarak içine sokulmasını sağladı. sunoo ise o sırada uyku ve uyanlıklık arasındaydı. hareketleri mayışmıştı yerinde bi kaç kez kıpırdandıktan sonra yorgana sokularak huzurla gözlerini kapattı. sunghoon ise bir süre küçük bedeni izledi ardından istemeye istemeye yemek yapmak için yavaş ve sessiz hareketlerle odadan çıktı.

bir saatin ardından sunghoon yaptığı yemekleri özenle masaya dizdi. daha sonra ellerini yıkayıp sunoo'yu uyandırmak için yukarı çıktı. kapının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp kendini ihtimallere hazırladı. sunghoon sunoo'nun ağlamasını, ben nerdeyim? diye bağırmasını ya da olaj biteni ağlayarak ona anlatmasını beklerken sunoo sunghoon'u gerçekten şaşırtmıştı.

çünkü tam olarak sunoo yatağın hemen karşısındaki koltukta bacak bacak üstüne atarak oturuyordu. sunghoon şaşkınlığını gizleyemedi. sunoo ise göz kırparak, " ask bahcem beni eve atmak istediğini söyleseydin ben gelirdim zaten" dedi. sunghoon hala şaşkın gözlerle ona bakarak "sunoo sen- yani iyi misin?" sunoo kıkırdayarak " ask bahcem çok iyiyim kasa da sağlam sen merak etme" dedi.

belki sunghoon sunoo'yu yeterince tanısaydı- daha doğrusu tanımak isteseydi o gülüşünün gercek gülüşü olmadığını, sadece içindeki kırıkları maskelemek için bir aracı olduğunu fark ederdi.

sunoo ve sunghoon'un kısa diyaloğundan sonra sunghoon kahvaltı hazırladığını söyleyedi ve birlikte aşağı indiler.

kahvaltıda sunoo'nun yavşaklıkları ve sunghoon'un küçük kıkırtılarıyla ikisi de bir süreliğine dünyadan soyutlanmış gibiydi. bu huzurlu dakikaları ise sunghoon'un çalan telefonu bozmuştu. sunghoon, 'evet, tamam' gibi kısa kelimrler kullandıktan sonra karşısındaki ona meraklı gözlerle bakan gence döndü.

"sunoo benim çıkmam gerek acil bir işim çıktı. sen istersen yemeğine devam et" sunoo kafasını iki yana sallayarak güven verici gülümsemesiyle konuştu. "gerek yok zaten bende çıkacağım teşekkür ederim her şey için"

sunghoon mahçupca gülümseyip "tamam o zaman birlikte çıkarız" daha sonra iki genç ceketlerini alıp ayakkabılarını hızlıca giyindikten sonra evden çıktılar. sunghoon tam ayrılacakken sunoo'ya dönüp "seni üzen şey ne bilmiyorum ama kafana takma  her şey daha iyi olacak"

sunoo kalbinin ısındığını hissetti o an daha sonra teşekkür edip bir şey demesine fırsat tanımadan koşar adımlarla uzaklaşan genci izledi.

o an düşündü 'sadece ufacık bir cümlesiyle bile neden bu kadar çok seviniyorum?' sunoo gerçekten anlam veremiyordu. başından beri bu duygularka nasıl mücadele edeceğini bilmiyordu. siyah saçlı gencin söylediği her cümle ağzından çıkan her kelimenin kendisini ne kadar heyecanlandırdığına hayret ediyordu.



















::
kisa bolum oldu cunku midem bulaniyo uc gundur kalkamiyom yemek yesem aninda kusuyom mideme sictim galiba sacma bi bolum olduysa da ozur dilerim

sunghoon'un bu bolum her sey iyi olacak falan demesini bilerek yazdim life goes on knk takilma gibi olsun diye

ogunlerinizi atlamayin!!
opuyorum!!💗💗

do you see me? | sunsunWhere stories live. Discover now