maybe you can save us, but who will save you?

343 57 55
                                    

bi rivayete gore bu yazar ghost okuyuculari bulup anasini sikiyomus oyle duydum yani bi de onceki bolum neden yorum yok diye dusunuyodum sonra beynimi calistirip bolumu tekrar okudum ve yorum yapilcak bi yer olmadigini fark ettim ama olsun siz yine de yorum yapin arada komik bi sey soylemisim gibi gulun falan















16. yaş bazı çocukların aksine benim için bir cehennemdi, asla hatırlamak bile istemeyeceğim bir cehennem. fakat hayatta bir şeyden ne kadar kaçarsanız o şey sizi daha çok kovalar derler. bu söze katıldığımı düşünmüyorum çünkü başımıza gelen şeyler her zaman farklı hislerle katlanarak üstümüze gelir.

benim de belki de en büyük korkularımdan biri ortaokul zamanlarımdı çünkü çocuklar her zaman küçük yaşlarda daha da acımasız olurlar. woojin de öyleydi.

tüm ders boyunca akmaması için büyül çaba sarf ettiğim kızarmış gözlerimle aynada kendime bakarken hissettiğim tek şey boşluktu. koca bir boşluk.

yüzüme son kez su çarparak lavabodan çıktım. adımlarımı olabildiğince yavaş atıyordum çünkü ciddi anlamda kendimi rol yapabilecek gibi hissettmiyordum ve arkadaşlarımın da endişelenmesini istemiyordum.

merdivenlerden inerken oldukça dalgın olmalıydım ki bana çarpan sunghoon'u bile göremedim. ve hızla sırtına çarptım. sunghoon düşmemem için kolumdan sıkıca tutup göğüsüne çarpmamı sağladı. duyumsadığım koku ile daha da duygusal olup sadece oraya sığınıp ağlamak istedim ve tuttuğum gözyaşlarımı daha fazla tutamadım.


-yazardan-

"sanırım bugün kahveni içmedin baksana ayılamamışsı-" genç çocuğun alayla söylediği cümle göğüsünde hissettiği ıslaklık ve duyduğy cılız hıçkırıkla kesildi.

"sunoo?" göğüsünde sessizce gözyaşlarını döken çocuk neredeyse kendisinin bile zor duyacağı bir fısıltıyla "efendim?" dedi. o an konuşmadan sadece sarılmak istiyordu. sunghoon bunu anlamışçasına kimsenin görmemesi için çocuğu göğüsünden ayırmadan bahçeye doğru ilerledi ve boş olan bir ağacın altına oturdu.

genç çocuk o sırada ağlamaktan ve buğulu gözlerinden nerde olduğunu bile idrak edemeyecek gibiydi ama o an umrunda bile değildi çünkü kokusunu soluduğu genç ile her yere gidebileceğini hissetti.

sunghoon ve sunoo bir süre hiçbir şey demeden birbirlerine sarıldılar sadece. ortamda duyulan tek şey; gencin kızaran minik burnunu çekmesi ve gözyaşlarını sunghoon'un koluna silmesi olmuştu.

sunghoon bir süre sakinleştiğini anladığı genci sanki su çarpınca ellerinde eriyecek bir pamuk şekermiş gibi yavaşça göğüsünden kaldırdi ve ağlamaktan kızarmış burnu, kırmızı yanakları ve kapatıcı kullanmadığı için yüzünde çıkan yer yer minik sivilceleriyle bile ne kadar güzel olduğunu düşündü.

henüz vücudunu sunghoon'un üzerinden kaldırmayan sunoo alttan kafasını kaldırarak sunghoon'a bakarken oldukca utanıyordu, çünkü tanrı aşkına resmen salya sümük ağlamış ve hepsini de sunghoon'un kazağına bulaştırmıştı!

sunghoon o an bunların hiçbirini umursamıyordu. sadece gencin güzelliğine ve ağladığı için paramparça olan kalbine odaklamıştı kendini.

"seni zorlamayacağım ama bana neler olduğunu anlatmak ister misin hm?" sunoo duyduğu ilahi- yani sesle gözlerini kaçırıp konuşmak için kurumuş dudaklarını ıslattı ve söze başladı.

"ben ortaokuldayken ailem çok fazla taşınıyordu bu yüzden uyum sağlamak bazen zor olabiliyordu." iç çekerek devam etti. " son senemde gittiğim okulda dış görünüşüm yüzünden çok fazla hakarete uğramıştım, çünkü bilirsin ergenlik dönemdinde bazıları tanınmaz hale gelir bazılari ise kusursuz görünür." genç çocuğun zorlandığını anlayan sunghoon destek verircesine bir elini gencin saçlarına götürdü ve oynamaya başladı.

"ailem de zaten çok fazla ilgilenmiyorlardı ve ben kimseye anlatamıyordum yaşadığım zorbalığı. bi gün iş cidden dayanamayacağım bi raddeye geldi. ortaokul balosundaydık ve ben liseye geçeceğim için çok heyecanlanmıştım. baloda eş zorunluluğu yoktu ama ona rağmen herkes birisi ile gidiyordu bende arkadaşımla gitmeye karar verdim." sunoo dolan gözlerinin tekrar akmaması için havaya doğru bakıp sözlerine devam etti.

"balodayken çizimlerimi bulmuştu ve herkesin görmesi için büyük ekrana yansıtmıştı." sunoo başını eğerek "bu çizimler iki erkeğin çizimleriydi." sunoo daha fazla devam edemeyeceğini anlayınca kafasını gencin omzuna gömüp ağlamasına orda devam etti.

"sunoo bana bakar mısın?" sunoo burnunu çekip boğuk çıkan sesiyle "hayır bana acıyan gözlerini görmek istemiyorum" dedi. sunghoon ise kaşlarını çattı ve eliyle küçüğün kafasını kaldırıp sözlerine devam etti. "ben hiçbir zaman sana acımadım sunoo daha çok ne hissettim biliyor musun? üzüldüm o çocukların senin hakkında hicbir şey bilmeden sana böyle davranmalarına üzüldüm. onlar seni hak etmiyorlar."

sunghoon cebinden kulaklığını ve telefonunu çıkardı ve atlantis şarkısını açtı. ardından birini kendi birini de gencin kulağına taktı.

"çok eski zamanlarda atlantis diye bi şehir varmış, hatta burası o kadar büyük o kadar ihtişamlıymış ki atlantise gelen herkes oranın büyüsüne kapılıp bir daha gitmek istemezmiş." daha sonra bir gün atlantis halkı tarafından hiç alışılmadık bir durum ortaya çıkmış. iki erkeğin birbirine olan saf sevgisini insanlar kötülemiş, nefret kusmuş. birbirlerini çok seven iki genç atlantis halkına rağmen birbirlerinden vazgeçememişler. ama halk bu duruma çok içerlemiş ve gencin sevgilisini gözleri önünde yakmışlar bunu da gence izletmişler. öfke dolan genç tanrılardan yardım istemiş ve halkı yerle bir edecek bir felaket getirmiş şehre. bütün atlantisi denizin en derinine gömmüş ve insanları sonsuza dek lanetlemiş. o günden beri kimse o şehri bulamamış. rivayete göre genç sevgilisine kavuştuğu zaman atlantis de ortaya çıkacakmış."

sunoo büyülenmişçesine karşısındaki çocuğu izlerken kalbinin ritmini durduramış sadece daha da rezil olmamak için sunghoon'un duymaması için içinden dua etmiş.

fakat bilmiyordu ki sunghoon'un da ondan bir farkı yoktu..








::
hikayeyi salladim valla boyle bi sey yoktu amina yazmayin

BI DE SU BOLUM ISIMLERINI OKUYUN OZENLE SECIYOM O KADAR

ogunlerinizi atlamayin opuyorum💓💓

do you see me? | sunsunWhere stories live. Discover now