because i liked a boy

351 51 59
                                    

sunoo kantinden çıkıp sunghoon'un olduğu kata doğru ilerlerken yine içinde kontrol edemediği hisler vardı. kalbi çok hızlı atıyor, elleri terliyor ve midesinde sürekli kasılmalar oluyordu.

sunoo sonunda sunghoon'un sınıfının kapısının önüne vardığında saçlarının nasıl göründüğüne bakıp sınıfın kapısını çok yavaşça araladı. çünkü sunghoon öğle aralarında uyuyan teneffüslerde yemek yiyen birisiydi sunoo da bunu bildiği için eğer uyuyorsa uyandırmamak için oldukça sessiz davranmaya çalışıyordu.

minik ve parmak ucunda olan adımlarla siyah saçlı gencin yanına ulaştığında yüzündeki benleri incelemeye başladı. daha sonra fark ettiği açık camı yavaşça kapatmış ve sunghoon'un üstüne de montunu örtüp saçlarını okşamaya başlamıştı.

tam o sırada uyuyor numarası yapan sunghoon'un kalbi freni patlamış kamyon gibiydi. çalan zille birlikte sunoo sınıfına gitmesi gerektiğini anlamış ve son kez siyah saçlı gencin saçlarını okşayıp üstüne ufak bir kelebek öpücüğü kondurmuştu.

sunghoon ise giden gencin arkasından gözlerini aralayarak hıphızlı atan kalbini tutuyordu.

bu çocuk ne yapıyor bana?

çıkış saati geldiğinde sunoo hala uyuyan heeseung'a bir şaplak atıp çantasıyla birlikte jungwon'un arkasına saklanmıştı.
heeseung küfrederek gözlerini yumruk yaptığı elleriyle ovuşturmuş ve kimin olduğunu tahmin edip gözleriyle hemen sunoo'yu aramaya başlamıştı.

sunoo çalan zille birlikte ayakları götüne vura vura sınıftan çıkıp koridorda koşmaya başlamıştı. heeseung ise arkasından aynı hızla koşup hayatında hiç duymadığı küfürleri sıralıyordu.

sunoo kantin katına indikten sonra koşarken arkasına bakmaya çalısmasıyla kafasının sert bir şeye çarpması bir olmuştu. sunoo çarpmanın etkisiyle sendeleyip poposunun üstüne düşünce arkadan gelen heeseung olduğu yerde durarak anıra anıra kahkaha atmaya başladı.

sunoo bir yandan acıyan kafasını ovup, bir yandan da kendisine gülen arkadasına küfürlerini sıralıyordu. daha sonra sonradan aklına gelmişçesine gözlerini şokla aralayıp kafasını kaldırdı ve ona üstten iğneleyici bir şekilde bakan çocukla yutkunma ihtiyacı hissetti.

woojin

ortaokul zamanında sunoo ailesinin düzensiz işi sebebiyle sürekli olarak taşınıyordu ve haliyle okulu da değişime uğruyordu. arkadaş canlısı ve dışa dönük kişiliği sebebiyle sunoo kolayca arkadaş edinebiliyordu fakat onlardan ayrılırken de oldukça üzülüyordu.

ortaokulun son senesi herkes yavaş yavaş ergenliğe girmiş, olgunlaşmıştı. sadece davranış bakımından değil fiziksel özellik bakımından da çok değişmişlerdi. sunoo da bu değişimden nasibini almıştı, diğer öğrenciler kadar olmasa da boyu uzamıştı, sesi değişmiş, yüzünde kusur olarak gördüğü değişimler olmuştu.

sunoo kendi vücudundaki bu değişimlere alışmaya çalışırken, kendini keşfetmeye çalışırken oldukça zorlanıyordu.

fakat bazı öğrenciler ise daha kendi bedenini kabullenemeyen kendinden yaşça küçük öğrencilere zorbalık yapmaktan hayli zevk alıyorlardı. woojin o sene sunoo ile aynı sınıfa düşmüştü ve hayatı sunoo için tamamen bir cehenneme dönüştürmüştü.

örneğin; bedeniyle dalga geçmek, bel altı şakalar yapmak, kantinde üstüne yemek dökmek gibi bir çok iğrenç hareketlere maruz kalıyordu sunoo. ama woojin bir gün her şeyden daha da ileri gitmiş, sunoo'yu bütün okulun ortasında rezil edip, kriz geçirmesini sağlamıştı.

o günden sonra sunoo okula gitmemeye başladı, herkesle iletişimini kesti. sanki neşeli, hayat dolu çocuk gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti. daha sonra ise ailesi sebebiyle tekrar taşınmışlar ve bir daha da woojin ile iletişimde olmamıştı.













::
kisa ve gecis bolumu gibi bi sey oldu bu fice devam eder miyim bilmiyorum ayrica bolumun ismini sabrina carpenterin sarkisindan esinlendim asigim

ogunlerinizi atlamayin opuyorum💓💓💓

do you see me? | sunsunWhere stories live. Discover now