25

425 51 11
                                    

Sanki hiçbir sorun yokmuş gibi bir de Michael'in yanına gelişi ve uzattığı içecek Rin için ek baş ağrılarından ibaretti.

Hâlâ içki içmesine izin verilmiyordu ve bu alman çocuğa kendisine içkisiz bir şeyler getirdiği konusunda hiç güvenemiyordum.

Rin, maçta da onun tarafından tuzağa getirilmiş olmayı bir kenara itebilirdi; sonuçta Michael mini map kandırmaları ve saklanarak yaptığı ani ataklar ile bilinen bir oyuncuydu.

Kocaman gülümseyen surata ilk ve son sefer güvenerek bardağı aldıktan sonra oturduğu koltuktan kalkmaya yeltenmedi. Rahatı yerindeydi ve Isagi'nin maçı bitene kadar otele dönmek gibi bir niyeti de yoktu.

Michael de yanına oturmuş ve telefonuyla uğraşmaya başlamışken Rin sadece göz devirdi.

Maçlar başlayalı saatler olmuştu fakat Isagi'nin sıralama belirleme maçı resmen en sona atılmıştı. Onlu gruplar hâlinde yapılan maçlar ile belirlenen sıralamalar ve ek olarak oyunda aldıkları puanların belli bir sistemden geçerek en son verilen puan bu sıralamaları belirleyecekti. Hem ülke, hem dünya çapında altı ay boyunca bu sıralamalara hapis kalacaklardı.

Maçın bitmesi için son dakikalara girilirken Rin kesinlikle gerildiğini hissediyordu. Isagi'nin önceki gece hiç uyumayıp takımında olan kişiler hakkındaki yayınları izlediğini de elbette biliyordu.

Michael'i yenememişti ama sıralamada iki puan ile geçmişti. Yine de Isagi ile en son baş başa kalmalarının ardından herhangi bir istek hakkı elde etse de ondan ne isteyeceğini hiç bilmiyordu.

İçecekten küçük bir yudum alırken kendisini göz ucuyla izleyen Michael'in de farkındaydı. O niye odadaydı bilmiyordu ama odadaki geriye kalan üç kişinin aksine Rin'e en çok bakan ve yaklaşanın o olması net bir sorundu.

Bardağı, koltuğun tam önündeki cam sehpaya bırakırken gözlerini Michael'e çevirmişti. Arkasına tekrar yaslanıp da kollarını göğsünde bağladığında sarışın olanın da kendisiyle bir şeyler konuşmak istediğini fark ediyordu.

"Itoshi Rin." diyerek Kaiser'in ingilizce telaffuz ettiği isimle Rin kaşlarını çattı. "Isagi ile aranda neler var emin değilim fakat ezileceksin." Sarışının net ses tonu ve kendinden emin gülüşü belki de en çok sinirini bozan noktalardı.

Rin kısaca öksürmüş, "Onun gibi bir suikastçıya asla yenilmem." diye gevelemişti ağzında. Bu cümleyi her kurduğunda Isagi ondan bir galibiyetini daha çalıyordu ama Rin bu tarz rast gelişlere anlam bağlamak istemiyordu.

Gözleri saate kayarken yerinde rahatsızca kıpırdandı. Onca olaydan sonra Isagi'nin maçının bitmesini böyle beklemesi fazla garipti.

Tam yanında oturan ve sırıtan Kaiser'e olabildiğince odaklanmadan başını geri atıp gözlerini kapatmıştı. Tek eliyle de şakağını ovuyordu. Hastalığı daha tam geçmemişti ve Isagi sayesinde en azından biraz toparlanmış sayılırdı fakat yine de baş ağrısı yakasındaydı.

O lanet herif, yaptığı işin hakkını veriyordu fakat Rin ona bakarken her seferinde kendisini bulanıklıklar içinde buluyordu. Hastayken onunla iyice ilgilenmişti ve Rin hep tek başına üstesinden geldiği şeylere ilk defa birisiyle göğüs geriyordu.

Belki de en çok Isagi'ye alışıp o gittiğinde de tökezlemekten korkuyordu. Isagi'nin gülüşü, ilgili tavırları, anlamamasına rağmen oyunları detayları ile anlatması hatta onu umursaması da yeterliydi.

İlk maçlarında oynayışını görmüştü. Normal bir oyuncu aksine işini severek yapıyordu ve Rin'e maç çıkışı hatalarını bile söylemişti.

Her ne kadar birbirlerine düşman deseler de oyundaki çağrı sesinin "Düşman gözüktü." demesi yüzündendi her şey.

Birbirlerini her oyunda düşman olarak tanımışlardı ama birbirlerini gerçek anlamda düşman olarak tanıtamazlardı. En azından Rin, tanıtamazdı.

perdant 'rinisWhere stories live. Discover now