32.

455 38 20
                                    

"beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum..."

...

"Nasılsın?"

Sessizlik..

"Böyle konuşunca kendi kendime konuşuyorum gibi görünüyor biliyorum.. ama sen ordasın Ayza.. beni duyduğunu biliyorum..biliyorum işte"

Mezarındaki papatyaları ve iris çiçeklerini okşadım.

"Sözümü tutmak için çok mu geç kaldım Rapunzel?.."

Sırt çantamdaki kek kabını çıkartarak mezar taşının üzerine bıraktım

"İlk ısırığı ben alıyorum o halde"

Gözlerim istemsiz dolmuştu. Değer verdiğim insanları kaybetmekten nefret ediyordum. Keki elime alıp ısırdım. Küçükken tarçınlı ve portakallı keke bayıldığını söyleyip dururdu..

"Bak istediğin gibi Rapunzel. Tarçınlı ve portakallı.."

Sözünü tuttun

"Sözümü tuttum...çok geç olsada tuttum Ayza.."

Gözyaşlarım yanaklarıma doğru süzülüyordu. İçimde bir boşluk vardı sanki. Ne olduğunu bilmiyordum ama günden güne canımı yakıyordu

"Ayza?"

Kocaman bir sessizlik

"B-ben gerçekten kötü biri miyim?"

...

Mezarlığın çıkışına vardığımda demir kapıyı kendime çekerek açtım ve çıktım

Kaldırımın kenarında beni bekleyen motora ilerledim . Bana uzatılan kaskı alarak kafama geçirdim ve bindim. Kollarımı karnına dolayarak kafamı sırtına yasladım ve gözlerimi kapattım

Ne o bana ne olduğunu sormuştu

Ne de ben ona anlatmıştım

Şu an sessizliğe ihtiyacım vardı. Ve o bunu hissetmişcesine tek kelime etmemişti

Bir süre sonra motor durduğunda kafamı kaldırarak kaskı kafamdan çıkardım ve etrafa göz attım. Denizin üzerinde bulunan bir iskeleye gelmiştik. Etraf sessiz ve sakindi. Oflaz motordan inerek motorun yan tarafında bulunan küçük bagajı açıp içinden siyah bir poşet çıkartmıştı. Ne olduğunu sormamıştım. Yanımda durduğunda, iskeleye doğru ilerlemeye başladık.

İskeleye geldiğimizde iskelenin ucuna oturup ayaklarımızı aşağı sarkıttık. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim ciğerlerime

"Biliyor musun yabancı ben büyüyemiyorum, yaşım kaç olursa olsun aynı yaşta takılı kalıyorum yıllardır. İçimde yaşayan çocuktan kurtulamıyorum. O çocuk içimde hep acılarla boğuşuyor. Kötü yaşanmış ne varsa hala onların üstesinden gelmeye çalışıyor.."

Gülümseyerek

"Ne yazık, galip geleceğini sanıyor.."

"Keşke..keşke Querencia tüm acılarını alabilsem"

"Kafanda dönüp duran o düşünceleri çekip alabilsem keşke..."

Yanındaki poşedin içinden iki tane cam şişe, iki tane kağıt ve bir tane kalem çıkarttı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken sözlerine devam etti

"Acılarını senden çekip alamam Querencia.. ama bir nebzede olsa rahatlamanı sağlayabilirim"

Elime kağıt ve kalemi vererek

"Bunun içine seni en çok yaralayan bir olayı, yada kafanda seni yiyip bitiren düşünceleri yazabilirsin güzelim"

"Yazıp bu şişenin içine koy ve sonra denize doğru fırlat"

"İnanmayabilirsin belki ama bu seni az da olsa rahatlatıcak güven bana"

Kalemi elime alarak kağıda içimden geçenleri yazmaya başladım

Üzgünüm, kırgınım biraz da yıprandım. Her şey göründüğünden daha karmaşık, göründüğü gibi değil göründüğüm gibi güçlü değilim kolayca dağılıyorum. Bir şeyler istediğim beklediğim gibi olmuyor. Hayatımın her geçen gün kötüye gitmesi ,her şeyin beni yıpratması ağrıma gidiyor. Devam etmeyi deniyorum , sürekli deniyor ve çabalıyorum. Tüm bunlarla , tüm olanlarla ayakta durmaya çalışıyorum, olanların beni çok fazla etkilemesini durdurmaya çalışıyorum. Ama ne kadar daha fazla güçlü kalabileceğimi bilmiyorum. İçimde beni yıpratmayı şeçen bir göğüs ağrım var. Bu ağrı beni ağlatmayan , rahatlama hissi vermeyen , sakinlik göstermeyen, içsel huzurun olmadığı , bir şeyin geçmediği bir ağrı, bazen çok iyi olacağımı düşündüren , bazense hiç bir şey hissettirmeyen bir boşluğun içerisinde öylece sürükleniyorum. Lütfen...lütfen bitsin artık...

Kağıdı katlayarak şişenin içine attım. Oflazdan tarafa baktığımda onunda kağıda bir şeyler yazdığını gördüm. Onun bitirmesini bekledikten sonra ikimizde şişeleri var gücümüzle suya fırlattık.

Gerçektende kendimi rahatlamış hissediyordum. Sorunlarım veya kafamdaki düşünceler gitmemişti ama bu yaptığımız şey beni rahatlatmıştı

"Yabancı?"

Kafasını bana çevirdiğinde

"Saol . Bu iyi geldi"

"Sende bana iyi geliyorsun Querencia"

Gözlerimi ondan kaçırarak denize bakmaya başladım

Aklıma takılan soruyla tekrar ona döndüm

"Beni ilk ne zaman gördün veya benimle ilk ne zaman tanıştın?"

Tebessüm ederek anlatmaya başladı

"Seni ilk bir kitapçıda görmüştüm. Kitapların arasında gezinirken kendini kaybetmiş gibiydin. Sana huzur verdiği belliydi. Daha sonra bir anne ve çocuk geldi yanına"

"Çocuk sürekli ağlayıp duruyordu annesi ise onu azarlıyordu. Sanırım çocuğun istediği bir kitap vardı ve annesi ona o kitabı almıyor ona bağırıyordu. Sen olanları ne kadar umursamıyormuş gibi dursanda, aslında en başından beri o çocuğu izlemiş, çocuğun ne istediğini ona o istediği kitabı alıp verdiğinde anlamıştım"

"Zamanla senin bizim üniversitede olduğunu öğrendim. Sürekli kendimi seni izlerken buluyordum. Beni kendine aşık etmiştin. Senden başka bir şey düşünmez olmuştum. Küçük bir rastlantıyla başlamıştı her şey..."

"Rastlantılar kaderin bize oynadığı ufak çaplı oyunlardı ve sen ise kaderin bana getirdiği en güzel rastlantısın Querencia.."

Kalbim hızlanmaya başladığında ne yapacağımı şaşırmıştım. Neden bu kadar hızlanıyordu

Acaba kalp krizi falan mı geçiriyordum?

Sen nolduğunu çok iyi biliyorsun da neyse

Elzem|| Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin