Saat tam dört olmuştu. Jungkook'un kıyafetlerinden giymiştim ve salonda oturmuş onu bekliyordum.
Kıyafeti:
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Korna sesi duymamla hemen kapıdan dışarı çıktım Jungkook beni arabanın önüne yaslanmış, elinde sigarası ile bekliyordu. Yanına doğru ilerliyordum. Beni görmesi ile yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Gidip tam önünde durdum. Benden oldukça uzun olması nedeni ile yukarı doğru onun yüzüne baktım. Jeon bana sırıtarak bakıyordu.
Sara: Neden sırıtıyorsun?
Jk: Kıyafetlerin çok tatlıymış.
Bunu söylemesi ile kıyafetlerime baktım. Cidden bu kıyafetler Jeon'a bile büyüktü, bu nedenle ben bu kıyafetlerle çöp poşetine benziyordum.
Sara: Jeon! Bana sırıtarak bakma.
Jk: Kkkk. Bin arabaya, hadi.
(...)
10 dakikalık yol ardından önce bir aykkabıcıda durup iki farklı ayakkabı beğenmiştik. Sonra da kıyafet dükkanlarını gezmiştik. Kendime bir sürü kombin yapıp almıştım. Bazen Jeon'a çok yük olduğumu düşünüyorum ama o zaten çooook zengin. Ama olsun yine de böyle olmaz. Bir işe başvurmak en mantıklısı.
Aldıkları:
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.
Alacağım her şeyi aldıktan sonra Jeon beni güzel, tatlı ve dekoru mükemmel olan bir tatlıcıya getirdi. Bize menü getirdiklrinde herşey o kadar güzel görünüyordu ki bütün tatlılardan yemek istedim. Ama utanıyordum. Zaten bugün çok harcama yaptım. Tatlı da yemesem ölmem herhalde.
Jk: Karar verdin mi?
Sara: Evet.
Jk: Garson!
G(Garson): Buyrun efendim.
Jk: Ben bir beyaz çikolatalı waffle alayım. İçecek de muzlu süt olsun.
Sara: Ben de limonata alayım.
Jk: Neden tatlı almıyorsun?
Sara: Şuan çok canım istemiyor.
Jk: Hadi ama...
Sara: Jeon, gerek y-
Jk: Ona da bir kalasik waffle ve limonata getirin.
G: Peki efendim.
Sara: Jeon, ne gerek vardı?
Jk: Güzel kız, sen bana Jeon diye seslen, ben sana dünyaları alırım.
Sara: Ne alakası var?
Jk: Sesleniş şeklin hoşuma gidiyor;)
Sara: Peki^_^.
Tatlılarımız gelmişti. Ben bütün tatlımı bitirmiştim fakat Jeon yarısını bırakmıştı.
Jk: Daha fazla tatlı kaldıramam.
Sara: Şey...
Jk: Ney?
Sara: İstersen ben yerim(◜‿◝)...
Jk: Yiyebilecrk misin?
Sara: Yerim.
Sara: İsraf olmasın diye yani...
Jk: Kkkk... Tabi tabi...
Jeon'un tabağını önüme alıp süpürmeye başladım.
Jungkook'tan
Sara o kadar büyük bir iştahla yiyordu ki, onu tatlıcıya getirmekle hata yapmadığımı anladım. Kim tatlıyı bu kadar severki? Hem de kendisi daha tatlı olmasına rağmen.
Jk: Sara...
Bakmamıştı.
Jk: Sara?
Yine bakmamıştı.
Jk: Kkkk... Tatlı canavarı? Buraya bak.
Hemen kafasını kaldırıp bana baktı. Ağzının etrafı kirlenmişti. Bir peçete alarak ağzını sildim.
Jk: Yavaş ye, boğulacaksın
Sara: Pardon.
Jk: Sara.
Sara: Hm?
Jk: Sen waffledan daha tatlısın.
Sara: Ne?
Jk: Hayran bakışlar(•﹏•)
-------∆-------∆-------∆-------∆-------∆-------∆- Dört yüz kelime iyi heralde. Neyseeee, bugün başka bölüm atmicam hadi bayyyyy. <3
