Eski anılar

817 82 82
                                    

Merhabalar Efendim, sonunda özlem bitti ve karşınızdayım. Okunma düşmüş farkındayım ama fici sevip destekleyen o insanların hatrına devam etmem gerekiyor diye düşünüyorum. Gerçekten yoğunum o yüzden uzun bir zaman sonra YB atma fırsatım oldu kusuruma bakmayın. Hepinizi ayrı ayrı seviyorum.

Öptüm çehrenizden ♡

"Taehyuung gel annecim, sana limonlu kurabiye yaptım bahçedeyim."

Her sabah; günün ilk saatlerinde tatlı ışıklar okşar mı çocuğun yüzünü, tarar mı saçlarını minik prense yakışır biçimde? Kaç sabah doğar tatlı ışıklar, kaç sabah güneş duygular üzerindeki yerini alır?

"Aferin oğlum, kılıcı aynı bu şekilde bilekten destek alarak tutacaksın. Oğlum daha 7 yaşındasın ama çok hızlı öğreniyorsun aferin aslan oğlum. Büyüyünce bu ülkeyi sen yöneteceksin."

Onun gözlerinde gururu gördüm, duyduğum cesareti hissettim. Gözlerinde güneşi gördüm. Mutluluğun ferahlığın sembolü olanı gördüm. Peki ya doğmazsa; tatlı ışıklar okşamaz, belkide hiç gelmezse o dala minik serçe kuşları? Ne olurdu o sabah saatlerinde? Gecenin ıssız karanlığında gülüşler mi olurdu, göz yaşlarını katledip dışarıya akan kan damlaları mı? Küçük bedeni kaç morluğa güç yetirebilir, minik elleri ne kadar büyük bir adama dur diyebilir?

"Sende son nefesini bırak pislik, bir boka yaramıyorsun ulan. Ne sikime annenin önüne geçiyorsun, onun yerine dayak yemekten zevk
mi alıyorsun?"

'Zevk' ne demekti? Minik gözler bunu daha önce hangi cümlelerde, satırlarda okudu? Bu cümleleri okurken gülümseyen gözler, bu sözleri işitirken ne diye için için kanadı? İçindeki kemiklerin ardında çatırdayıp kırılan, dökülen parçaları hissediyordu?
'Tanrım ne anlama geliyor bu?'

"Baba yalvarırım vurma, sırtım çok acıyor yapma baba."

Onu dünyaya getiren katran siyahı kalpte gardiyanın zulmü, hak ettiği bir yaşama mı aitti? Hangi minik beden hak etti bu cehennemden beter darbeleri?

"Şerefsiz senin yüzünden öldü annen, senin pisliklerin yüzünden öldü." 

Küçük bedenin en kirli günahı fazladan hak etmediği şekerlere el uzatmak olurken, annesinin canıyla mı suçlanıyordu bu taburenin üzerinde? Beyaz kıyafetler içinde melek gibi görünmek yerine, idam mahkumu adı altına mı yazılmıştı adı?

"Baba annemi sen öldürdün, boğdun onu Baba!" 

'Nasıl tahammül edilemez bir acıydı? Annemin katilinin yakasında ellerim, yüzümdeyse açtığı yaralar, boynumda akan kanları sanki her şeyi konuşur gibiydi.'

"Sus öldürürüm ulan seni!"

'Yaşamakla ölmek arasında aradığım o farklar hiç bir zaman son bulmayacak felsefenin derin parmaklıkları kadar soğuk ve gaddar.
Baba, sen beni ateş dolu odaya bıraktın üzerime kapıları kapattın.'

"İstersen geri dönebiliriz Taehyung, burası sana iyi gelmiyor."

Taehyung omzunda hissettiği el ile Namjoon'a dönüp hayal aleminden hızla sıyrılıp soğuk bir ifadeyle başını olumsuzca iki yana salladı. Sarayın ne tarafına baksa bir acı, bir anı unutamayacağı çocukluk travmalarıyla doluydu. O küçük Taehyung'u görüyor yaşadığı zulümü ikinci bir gözden seyrediyordu sanki.

"Koskoca onca yıl geçti Namjoon, bu sarayın bahçesinde annemi salıncakta salladığım günü hatırlıyorum. "

Namjoon burukça gülümsedi, gülümsemesi anılarla beraber acıları bırakıyordu. Arkalarından gelen askerlere dönüp önden saraya girmeleri için emir verdi. Amacı Taehyung'u bu cehenneme sokmadan biraz daha sakinleştirmek ve iyi hissetmesini sağlamaktı.

İMPARATOR Where stories live. Discover now