Bölüm.3

323 53 1
                                    

𝗛𝗶𝗸𝗮𝘆𝗲𝗱𝗲 𝗴𝗲ç𝗲𝗻 𝗸𝘂𝗿𝘂𝗺 𝘃𝗲 𝗸𝗶ş𝗶𝗹𝗲𝗿,
𝗸𝗼𝗻𝘂 𝗮𝗹ı𝗻𝗮𝗻 𝘀𝗮𝘃𝗮ş 𝘁𝗮𝗺𝗮𝗺𝗲𝗻 𝗵𝗮𝘆𝗮𝗹
ü𝗿ü𝗻𝗱𝘂̈𝗿, 𝗸𝘂𝗿𝗴𝘂𝗱𝗮𝗻 𝗶𝗯𝗮𝗿𝗲𝘁𝘁𝗶𝗿. 𝗛𝗶ç 𝗯𝗶𝗿
𝘁𝗮𝗿𝗶𝗵𝗶 𝗯𝗶𝗹𝗴𝗶𝘆𝗲 𝘇𝗮𝗿𝗮𝗿 𝘃𝗲𝗿𝗶𝗹𝗺𝗲𝗺𝗶ş
𝗼𝗹𝗮𝘆𝗹𝗮𝗿 𝗴𝗲𝗿ç𝗲ği 𝘆𝗮𝗻𝘀ı𝘁𝗺𝗮𝗺𝗮𝗸𝘁𝗮𝗱ır.

               İyi okumalar🤍

                     BÖLÜM.3

                            📜

    Zaman belki de zihnin içinde yaşayan benliklerin adıydı.Yaptığımız hatalar geçmiş,kaygılar gelecek,unuttuğumuz ise şimdiki halimizdi. Varoluş bir süre değildi.Bizler onu anlamlandırmak için yaşıyor, aldığımız her nefesin bir dünya olduğunu bilinçsizce unutuyorduk.

Yitiyorduk,uyanıyorduk.

Kutuyu elime almaya çekinsem de bunun gerçekleşmesi benim irademe bağlı değilmiş gibiydi.  O bilinçsizce geçen saniyelerde kurşun sesleri uğultuya dönüşmüş, ben de sersemlemiştim.

Çok kısa bir anda, kaderin bana hükmettiği saniyelerde onu almak için uzandım. Masadan kutuyu aldığım gibi önlüğümün cebine atmıştım. İçene bakmak için uygun bir an mutlaka gelicekti. İlk defa bir rüyamın gerçekleştiğine şahit olmamsa düşüncelerimin beni deliliğe ittiğinin kanıtıydı.

Belki de uzun bir süre önce bunların gerçekleşeceğini hayal etsem tepkimin böyle küçük kalıcağını tahmin edemezdim. Fakat insan yaşamadan felaketlerin büyüklüğüne nasıl kafa tutabileceğini bilemez.

Bana olan da tam olarak buydu.Bir delilik çukuruna düşmüştüm. Olayları asla kabul etmesem de yaşamaya ve alışmaya çalışıyordum.

"Hemşire..." gelen sesle irkildim.
Kapının önünde duran esaretten yeni kurtulmuş Ali'ydi. Uzun boyu içeriye sızan ışığın önüne geçmişti. Koyu gözlerinin hedefi bendim.Yüzünü incelediğimde yaraların ne kadar derin ve taze olduğunu gördüm.

"Ne yapıyorsun burda?" Etrafı kısaca süzdü.
Kocaman el çizimi bir harita ortadaydı ve üstünde bir kaç tane parşömen rast gele atılmıştı.Bunlar düşmanın planları,sırları olmalıydı.

"Ben..." Ona rüyamdan bahsedemezdim.
"Dedemden yadigar bir saatim vardı.Onu dün burada aldılar benden. Belki bulurum diye..." Sakınarak söylediyim yalan onun ifadesiz yüzünde pek bir şeyleri değiştirmemişti.

"Buldun mu peki?" Kafımı iki yana salladım.
Kurşun seslerinin azalmış olduğunu yalnız şimdi anlamıştım.
"Üzülme ama saatin değerli bir şeyse muhtemelen her hangi birisi cebine atmıştır bile." Tepki vermek için kendimi zorlasam da onu kandırdığım için suçlu hissediyordum.

Masanın önüne ,yanıma doğru geldi.
Dağınık siyah saçları kir ve toz içindeydi.Yoğun barut kokusu yaklaştıkça artıyordu. Bir kaç adım kala durdu, yine yaralarla süslü elini masaya uzattı.
Çok yakın olduğu için kutunun varlığı kalbimi tedirgin ediyordu.

"Sağ olasın." Sesinde bir parça sevinç vardı.
Esir düşmek bir asker için nasıl bir histi anlayamazdım.Konu fiziksel acı bile değildi,onların onurları için canlarından bile geçtiklerini her kes bilirdi.Şimdi özgürdü.Onurunu kirden,esaretren kurtarmıştık.

Kafasını omzuna doğru eğmiş bir şeyleri topluyordu. "Ben bir şey yapmadım bile."
Topladığı perşömenleri bana uzatınca duraksasam da onları aldım.

Bir Avuç BarutWhere stories live. Discover now