Bölüm.5

210 39 3
                                    

Hikayede geçen olay ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

🚩Oy ve yorum yapmadan geçmeyin lütfen :)

                     İyi okumalar.

                          Bölüm.5


    Düştüğü yerden habersiz bir çocuk için ağlanacak nedenler çoktur.İlk canı yandığı için ayağa kalkamaz.Acı hafiflediğinde efrafında koşacığı kimsenin olmadığını görür.Yeniden yaşlar yanaklarını ıslatır.İçini çekerek durduğunda koca dünyası odasından,oynadığı parktan ibaret bu çocuk kendini okyanusa düşen bir damla gibi hisseder.Artık o damlayı kimse okyanusun suyundan ayıramaz.Artık onu canından çok sevenler bile bulamaz.
Kabus daha yeni başlar. Uyanmak için bile bir daha uyuyamaz.

Ben o çoçuğun kendini büyümüş sanan bir haliydim.Düştüğüm yer imkansızlıktı.
Yaşadığım dünyada kimse zamanda geriye gittiği bir güne uyanmamıştı. Ölenler çoktu.Fakat ölenler geçmişe gitmezlerdi değil mi?Bunu onlara sora bilecek birisi yoktu.Kendileri de artık anlatamaz haldeydiler.İçimden ölünce başka bir zamanda yeniden var olmaya mı başlıyoruz diye geçirdim.

Benim yaşadığımı her insan ömrünün sonunda mutalaka yaşıyor muydu?
O zaman bu kayıtlara ya da dilden dile ufakta olsa düşmez miydi?
Zamanda geriye giden birisi çıkıpta ben buraya ,size ait değil demez miydi?

Benim gibi olan birisi şimdi tam karşımdayken duyduğum engin yalnızlık hissi ortasından yarılıp parçalara ayrıldı.
Ona sor diye haykırdı iç sesim.
O da burda.Ali de seninle beraber gelmiş bu belirsiz zaman kafesine.

Yüzümde tarifi olmaz bir hissin yansıması gülümseme oluştu.Demek ki,haklılardı.Yıllardır dünyanın en büyük nimeti sandığım yalnızlık günü geldiğinde altın tepside ittiğim boşluğa dönüşe bilirdi.
O insanın hain düşmanıydı,çok şey vadedip sonra da her şeyini elinden alırdı.

Sonunda saniyelere sığdırdığım düşünceleri silip aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Ben onu tanıyorum."

Mery'nin yalnızca yavaş nefeslerini duyabiliyordum."Nasıl?" Bir elimle onu kenara çektim. "Ali o." Elimi kolundan iterek bana taraf döndü.
"O bir krallık şövalyesi,avcı ve ismini de kimse bilemez." Omzumun ağaca yeniden yaslanmasıyla bakışlarımı avcılardan koparmıştım.

"Beni dinle Layla! Hem başka bir ülkeden geldiğini söylüyorsun hem de bir avcıyı tanıdığını.Kimsin sen?Bir hayin mi?"
Düştüğüm boşluktan sıçrayarak çıkmış gibi Mery'nin gözlerine kilitlendim.Karanlık simasındakı her şeyi koyu bir renge boyamıştı.

"Hayır.Ama o..." Farklı zamanda karşılaştığım bir askerdi demek istedim.Bunu anlayamazdı.
"Onu birisini benzettim.Onu tanıyor olamaz mıyım?" Öyle dikkatle fısıldıyordum ki,karşımdaki kadın bile belki de beni duymuyordu.

" Olamazsın! O canilerin isimlerini ve kim olduklarını yalnızca onlardan olanlar bilir."
Sesindeki değişim bana bir şey çok net anlatıyordu.Ben artık onun gözünde bir olası bir hayin adayıydım.
Hissettiğim gerginlikle yeniden avcılara taraf döndüm. Ali önde bize doğru geliyorlardı.Mesafe gittikçe azalıyordu.

"Bunu tartışmanın zamanı değil.Yakalanıcaz." dedim hızla.
Mery bileğimi sıkıca tuttu.Ne yaptığını anlamak için ona baktığımda gözleri sağ tarafta bir yerdeydi.
"Şimdi..." derin bir nefes aldı.Soğuk kılıç gibi keskinleşmişti.

"Şu büyük küknar ağacını görüyor musun?"
O ağacı görmeye çalıştım.Ormanın içinde hepsi bir birine benzeyen ağaçların arasında şaşırıp kalmamak elde değildi.
"Tamam.Seni yönlendirdiğim tarafa koşsan yeter." Atların huysuzlanan sesleri çok yakındaydı.

Bir Avuç BarutWhere stories live. Discover now