•light house

56 2 4
                                    

''kim kurtaracak beni var olmaktan? -hayatımı toprağa veriyorum.'' 19.VII.XVI

Yıllar önce aldığım ve bebeğimsi beyaz teniyle uzanan piyanomun üstünde duran cam fanusun içinde uyuyan kırışıksız  bir miktar suda gördüm şekilsizliğimi.Belki yıllar önce var olmaması gereken ve bu varlığı zamanla aykırı bulup hiç istemediğim şekilsizliğimi gördüm.Dışındaydım  ama bütünüyle yansıyordum bu tablonun içerisindeydim,belki saydam belki silik.

Fanusu kaldırıp kucağıma taşırken hızlanan yağmur, bütün pencereyi örten ve  zeminde buruşarak yol alan perdemin etek uçlarına kadar infilak etmişti.Rüzgar izinsiz girdiği odamın içinde havalanarak saçlarıma ulaşıyor,onları naifçe karıştırıp bambaşka yerlere sürüklüyordu.Başımı çevirip saçlarımın uçlarına kadar titreyen tutamların işaret ettiği yere baktım.Koyu bordo duvarların her yerine yapıştırdığım anılarımdı bunlar.İçimde kalacak yerleri olmadığı için o gece bağırarak haykırdığım bütün anılar,cümleler,acılar,utançlar... hepsi dağılarak odamın içerisine,duvarlara ve üstüme sinmişti.

Gözlerimin içindeki boşluğun nereye ait olduğu ya da neden bir yere ait olmak zorundaymış gibi tepkili olduğunu bilmiyorum.Boştum,asla tamamlanamayacak kadar boş.

Ben,tamamıyla ben olmadan önce nasıl bir ruhun içinde hacimleşmemiş halde kendi döngümde uysallaşırken,henüz kemik ve etin o çürük iskeletine dönüştürülmemişken o dakikada imha edilmek ve yeniden bu şansa ait olmak istemiyordum.Hayata  çırılçıplak ve yaka paça atılmış ruhlardık.Çırılçıplaktık ama utanmıyor aksine yaşamak denen olguyla sevişmek istiyorduk.Ben bu anda tamamıyla en arkada parmaklarıyla oynayan ve çekimser tarafta kalan biriydim.Yaşamak benim için ölmek kadar riskliydi.Ve sıra bana geldiğin de, Tanrı gözlerimin içine bakıp sanki bu bir zorunlulukmuş gibi tekrar ona dönmem için yarışı başlatmıştı.Yarışmak istemiyordum,mücadele etmek benlik bir şey değildi.Ben sadece kendi halime bırakılmak istiyordum.Hiç kimse tarafından fark edilmemek,asla bir şey sorulmamak üzere silik yaşamak;yaşamak gerekli değilse bile insanlardan uzak bir yerde ölmek ve daimi orada kalmak istiyordum.

Bugün o yarışın içerisinde sayamadığım kadar edindiğim yenilginin arta kalanlarıyla çıldırma noktasında sallanıyor ve ayaklarımı gökyüzüne sallayarak bir sonraki düşüşümün nerden geleceğini hayallemeye çalışıyordum.

Gözlerimi bu düşünce  yapaylığından reaileteye bıraktığım da,yatağımın hemen önünde,dizlerimi karnıma çekmiş kucağımdaki cam fanusun nasıl kırmızıya boyandığını izliyor buldum.Sol elim fanusun sınırlarından aşağı uzanıyor ve  parmak uçlarım suyun içerisinde kayboluyordu.Parmaklarımı suyun içerisinde birkaç kez git gelledikten sonra sudan çıkarttım.Çıkardım ve ne ara bu hale geldiğinden bir haber olduğum parmak uçlarımdan sızan kanın sıvımsı kütlesi,oluşan kesikten sıyrılıp dışarı çıkarak fanusun içerisine damladı.Bir diğeri de aynen bu serüveni başlatıp sırayı diğerine bıraktı.Ve bir diğeri daha...

Acımıyordu,acıyor olsa bile  ben hiçbir şey hissetmiyordum.Artık hissedemeyecek kadar çok şey kaybetmiştim zaten.

Şu an içinse, kaybedilen tek şey hayatım ve damarlarımın içerisindeki kan denen imitasyon kırmızı bir sıvıydı...

Baekhyun'u hala deli gibi özlüyordum.

Autumn  \ diariesWhere stories live. Discover now