If happy look, If sad jump

55 1 3
                                    

Kimsesizdim.Asla yalnız hissedecek kadar çoğul ya da kalabalık olmadım.Bomboştum.Varlığım silik bir cümle gibiydi,üzerini çizerek yok etmekte fazla çaba gerektirmeyen.Kaybetsem de bir şey eksilmez dolayında biriydim.Her zaman ikinci plana atılan,güvenilmeyen,vefasız belki aşırı doz gururlu...

Güneş henüz doğmak üzereyken,küçük çatında yer edindiğim duvar dibine sinmiş üzerimdeki battaniyenin kalın teniyle ısınmaya çalışıyordum.Sonbahar her zamanki gibi tatsız ve çekilmezdi.Günlerdir bir şey yememiş olmak etimi güçsüz kılsa da parmaklarımın arasında uzanan sigara bu güçsüzlüğe darbe niteliğindeydi.Bir nefes...bir nefes daha.Sonra yenisine geçerek yine aynı ritüelleri takip ediyordum.Daha önce tattığım hiçbir besinin tadına bu kadar bağımlı olduğumu hatırlamıyorum.Sigara bir besin olmasa da ruhumun dayanıklığını yücelten bir ayindi.Bu,bu farklı bir sanattı.

Evet sigara dünya da asla eşi benzeri olmayan bir sanattı.Sanat olmasa bile ruhunuzdan bir sanatçı çıkaracak kadar olağanüstüydü.

O sıra da yağmur ince bir sızıyla kenti ıslatmaya başlamıştı.Sigaram,yağmur ve bordo leylak battaniyem...En başta yazdığım kimsesizim kelimesini geri alıyorum,bunlar beni fazlasıyla doyuran şeyler derken birden üzerimdeki battaniyeden sıyrılıp balkonun ucuna yürüdüm.Henüz sararmış olan tabiat için bu damlalar muazzam bir tabloya eşlik ediyor,ilerde denizin hemen kucağında uzanan beyaz taşlarla bir nevi mezarlıkları işaret ediyordu.Bu manzarayı ne zaman görsem ölümü,ölmeyi ve orda uyuyan ailemi özlüyordum.Ölmek özlenebilecek bir şey değildi ama ben onu istiyordum.Yaşamak hiçbir şeyi ilerletmiyordu,durağan ve sabittim.Asla kıpırdamıyor,hareket etmiyor ve bunlara teşebbüs etmek istemiyordum.Ama şehir benim aksine kıpırtılarla da olsa  hala yaşam doluydu.
Dışlanmış gibi hissediyordum bunları görünce,tanınmaz ve umurlarında yerleşemeyecek kadar dışlanmış.:;,,
Yüzüm düşmüş dudaklarım hüzünlüydü.Gözlerimdeki sızının nasıl geçeceğini düşünmeyi bırakalı çok olmuştu.Parmaklarım küskündü.
Ruhum:;.,,o nerde bilmiyorum.
Aşağı inip evden çıktım.Yağmurun ıslattığı ahşap pencere kokuları ve ilkbaharda yeniden gülmek üzere uykusuna geri dönen ıslak toprak kokusu, bütün tazeliğiyle tenimi okşamıştı.
Kaldığım ev, şehrin çok uzağında  adeta denizin kenarına fırlatılmış mezarlığın arkasında inşa edilen birkaç evden biriydi.Hem huzur veriyor hem de ölümü hatırlatıyordu.
Adımlarımı her iki tarafından gökyüzüne uzanan ağaçlarla çevrili patika yola yönlendirdim.Denizin hemen kumsal kısmına dikilmiş olan mezar taşlarıyla konuşmak nedenini bilmediğim bir şekilde haz veriyordu.Biliyordum beni duyuyorlardı.Eğer ben konuşuyor ve bir şeyler anlatıyorsam,onlar dahil,  bütün bu tabiat beni dinliyordu.Burda ıssızdım ama yalnızlık boyutlarında değildim.
Mezarlığın girişine geldiğim de artık içine fırlatıldığım o saydam dünyadan çıkmış buraya aslında daha mutlu  ve huzurlu hissettiğim yere  girmiştim.Bu içinde aylarca gelişip büyüdüğünüz plasentanın o ince zarını yırtıp mekan değiştirmeniz gibi bir şeydi.
Artık isimlerini ezberlediğim mezar taşlarını sakin ve naif bir selamlamaya geçtikten sonra denizin ıslak tenine dokunmuştum.Beni doğurmayı istemeyen ve asla kızı gibi görmeyen annem,bana ölürken bile hüzünlü gözlerle bakan babam burada uyuyorlardı.
Babam hep aksi ve asiliğimin anneme çektiğini,hüzünle bakan ve o naif ruhumun tamamıyla onun bir parçası olduğunu savunurdu.Ölürken yalnızca ben vardım babamın yanında.Ellerimi asla bırakmayan o narin parmaklarıyla dokunmuştu göz yaşlarıma.Bana o an "Ölmek çok güzel bir şey Autumn.Artık bu dünyaya katlanmayacak olmak...
Biliyor musun sadece sensiz gittiğim için üzgünüm.Sen mükemmel bir kızsın,benim kızım.
Gözlerine her baktığım da kendimi gördüğüm ve yıllarca aradığım ruh ikizim..;,,Bir gün,hangi gündü tam net hatırlayamıyorum affet,gözlerime öyle bir bakmıştın ki tıpkı şu an olduğu gibi.Ölürken ve öldükten sonra bile hatırlayacağım bu bakışlarınla.Seni çok seviyorum,Autumn.Benim için geleceğin günün şerefine;hoşçakal :;,,"
Bu cümleleri unutmak sandığımdan daha zor olmuştu.Babam bu güne kadar ilk defa söylemediklerini söylemiş ve tıpkı o anda söylemeyi seçeceğim kelimelerle veda etmişti bana.Şimdi bense onun yanında huzurun en koyu ve kıvrımlı kısmındaydım.Ayaklarımı sudan çekip babamın mezarının hemen yanına uzandım.Küçükken yaptığım gibi yanına sokulup onunla uyuduğum günlerdeki gibi:;,,Seni çok özlüyorum!


Sevgili N, beni terk ettiğin bu yalnızlık için minnettarım.Etime olan saygımı çoktan yitirdim!

Autumn  \ diariesWhere stories live. Discover now