1. Bölüm: İki Yabancı

24.5K 672 112
                                    


"Kalp mi insana sev diyen, yoksa yalnızlık mı körükleyen?

Sahi nedir sevmek; Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?"

Şems-i Tebrizi


Instagram: @elifmelissa_

Hayatımız boyunca mükemmel bir aşk yaşamayı bekleriz, kendimizin farkına vardığımız ilk andan bu yana hep bir arayış içerisinde oluruz. Kızlar kendilerini beyaz atlı prenslerini, erkekler ise hayatının kadınını bulmaya adarlar. Gençlik yaşlarında hayat dahil her şey toz pembe gelir, tüm yükleri kaldırabileceğini, hayattaki her tür zorluğa göğüs gerebileceğine inanır insan. Bir gün aşk yaşayacağına inanırsın ancak vazgeçmek hiç olmadığı kadar kolaydır, hayat güzeldir, kuşlar uçuyordur... Ancak gün gelir, belirli bir olgunluğa ulaşırsın ve hayatın senin sandığın kadar toz pembe olmadığını anlarsın, hayatın siyah renginin de olabileceğini ve her şeyin istediğin gibi olmadığını anlarsın. İşte, bunu anladığın gün büyüdüğünü kabullenirsin. Hayat, yaşanmaya değecek kadar uçsuz bucaksız bir denizken, aşk, karşına çıkabilecek en güzel nimettir. Bu aşka sahip olanlar ise dünyanın en şanslı insanı...

Tam olarak bende yıllardır kendimi o şanslı grubun içerisinde olduğunu düşünürdüm, ta ki o güne kadar.

İsmim Azra.

Yıllardır hayatımda olan, ondan başkasını hiç tanımayı düşünmediğim ve benim için doğru olduğunu düşündüğüm adamdan bugün evlilik teklifi aldım. Hayat, o zamana kadar bana toz pembeydi çünkü istediğim her şey yanı başımdaydı. Önümde diz çökülüp evlilik teklifi edildiği o an, yüzüğü gördüğüm an kendimi düşünmekten alıkoyamadım.

Gerçekten istediğim her şey yanı başımda mıydı?

26 HAZİRAN 2022

İSTANBUL

Karşımda diz çökmüş, ağzımdan çıkacak her bir cümleye muhtaç, çocukluğumdan beri yanımda olan aramızdaki bağın arkadaşlıktan daha öteye gidemediği ve her zaman en yakın arkadaş gibi olduğum ancak sevgilim olarak adlandırılan Burak'a uzun uzun baktım. Evet, onu gerçekten seviyordum ancak bu sevgi aşk mıydı işte bundan emin değildim. Bu zamana kadar hiçbir şekilde bunu sorgulamamıştım ya da sorgulamaktan kaçmıştım bilmiyordum ama önümde diz çöktüğü an anladım ki evliliğe hazır değilim. Gerçi, nasıl hazır olunur bilmiyordum ama kalbimde bir şeylerin tam olmadığına emindim.

Burak, şüphesiz tanıyabileceğim en iyi insanlardan biriydi. Bana olan sevgisinden zerre şüphem yokken kendi sevgimden oldukça şüphem vardı. Biriyle vakit geçirmeyi sevmek, sevmek değildi. Dışarıda bir hayat vardı ve ben onu hiçbir zaman yaşamayı seçmemiştim hiçbir zaman benim için farklı bir alternatifi düşünmemiştim ve benim için en doğru olanın Burak ile olmak olduğuna karar vermiştim çünkü bu herkes için böyleydi. Halam, amcam, arkadaşlarım hatta okuldaki hocalarımız bile bunun en doğrusu olduğuna inanıyorlardı ve bende bunu kendi doğrum olarak kabul etmiştim.

"Benimle evlenir misin?" dedi önümde diz çökmüş, heyecandan bacakları titreyen Burak. Mutluluğu yüzünden okunuyordu, bana çok âşık olduğunu biliyordum, kendinin farkına vardığından beri hayatında hep ben olmuştum. Ancak, bu bana göre bir aşktan ziyade alışkanlıktan ibaretti ve ikimizde henüz gerçek aşkı tatmamıştık.

"Burak..." dedim zoraki bir ses tonuyla, onu kırmak bu hayatta yapmak isteyeceğim en son şeylerden biriydi. Yutkundum, derin bir nefes aldım ve güçlükle devam ettim; "Ben... düşünmek istiyorum." dedim. Nihayet söyleyebilmiştim! Karar verememek ne kadar da zordu!

Tenimdeki Yangın (+18)Where stories live. Discover now