4-Herhangi bir son

53K 2.2K 2K
                                    

Etrafı uzayla çevrili platformun merkezini kırılma ânında bırakmış, aşağıda uzanan karanlığı eğerek yıldızları yamultmuş egzotik madde, renkli ve kuralsız çizgileriyle alanı aydınlatıyordu. İç içe geçmiş sayısız hiperküpün oluşturduğu şekilsizlik her nasıl tanımlanacaksa bu şey de öyle tanımlanabilirdi. Durduğu noktada maddeye alandaki herkesten daha yakın olan genç kadının benzetmeden benzeşme krizlerine giren beyni ipe sapa gelmez imgeler üretmekteydi. Gözleri önünden akan kurgunun özeti; on köşeli 'Artam Tacı'nı başında taşıyan on kanatlı ulu meleğin, buluttan dondurmanın ortasına mum gibi dikilmiş şeytanı üflemesiydi.

Şaşkınlıkla sordu: "Tanrı bu mu? O böyle mi?.. Yani Helut, benim gibi tatlı sever mi?"

"Asla, küçüğüm. O, bizim düşüncelerimize sığmayacak kadar büyüktür. O ki Helut, doğruyu bizlere gösterendir." diyen orta yaşlı adam, maddeye ilişkin genel görüsünü başkalarına çaktırmamak adına merkeze bakmıyordu. Yine de güç versin diye mi ne, elini mor etekli sarışının omzuna koydu. Parmakları onun saçlarında gezerken hâliyle Helut da bir güzelleşmiyor değildi. "Oh," derken nefes alamamış da almış süsü vermeyi ihmal etmedi. "Öhööm!"

"Şekilleniyor, gerçekleniyor! Görüyor musunuz? Şahane! Çok şahane!" şeklinde konuştu, ön kısmı bir gaga gibi uzun olan maskenin sahibi cılız adam. Akabinde ellerini ovuşturdu: "Gelecek bizim olacak!"

"Senin değil, Helut'un..." diyen orta yaşlı adam, kolunu genç kadının beline atmıştı. Onu birazcık arkasından birazcık önünden yoklayacaktı ki mor elbiseye ve elbisenin üstündeki metal zırha buz kestiren melek kanatları kadının sırtından birer kazık gibi çıkıp adama saplandı.

Delik deşik bedeni giderek mavileşen adamın yükselen ruhu maddenin çekimine kapıldı. Makarna gibi uzadıkça uzadı ve sonra her yerinden çekilip parçalandı.

"Gördüğüm en güzel yok oluştu." diyen kadın maskeliye döndü: "Ne yapmam gerektiğini söyle."

"Maddeye dokunmalı, mümkünse ona yapışmalısın."

Helut varsaydığına, en azından ondan bir parça olarak gördüğüne betimlenen muameleyi çekmek rahibeler rahibesinin uçmuş aklını cennete ışınlayıp bir tur dolandırdı: "Ee yapışmam gerektiğine emin misin?"

"Evet, evet, tam olarak böyle olacak. Sonrasında madde bir dilek hakkı sunacak. Dilenen dilek Zümrüdüanka boyutunda gerçeklenecek. Boyutta gerçeklenen gerçekte de gerçekleşmiş hâle gelecek. Ooo evet, evet, basit ve kullanışlı!"

Çıt yoktu. Yoktu çünkü rahibe ne dileyeceğini düşünüyordu. Aslında biliyordu ama nasıl ifade etmesi gerektiğini bir türlü bulamıyordu.

Maskeli konuştu: "Hadi ilerle artık! Sen yaparsın! Sen ki Angeliquelerin en akıllısı, en kurnazısın!"

"Sülalem pek de akıllı sayılmaz, hatta soylar boyunca süregelen zekâ kıyımından bahsedebiliriz, sakınca gözetmeksizin," dedi kadın, bedenini biraz öne eğip nefesini üflerken. Sonra olabildiğince dik durdu. Yüzündeki masumiyet, kararlılıktan doğan keskin ifadeyle bozuldu. "Yapacağım! İnsanlarım için, Alderya için!"

"İşte ruh bu! Koş kızım, koş!"

Alderya'nın genç kraliçesi VII.Angelique materyale on birinci kez elini uzattı ve ona dokuzuncu kez yapıştı. İnsansı sureti ışıklarla aydınlanıp göksel bir varlığın kılıfına girerken dileğini fısıldadı: "Yüksek Baba, beni saf varlığın kabul et, ülkemi ve insanlarımı koru, emn!"

Baktı ki hiçbir şey değişmiyor, sesini yükseltti: "Beni kabul et, ülkemi ve insanlarımı kutsa, Yüksek Baba!"

Yine olmayınca bağırarak tekrarladı: "Beni melek yap! Cennet krallığını kurmak istiyorum! İnsanlığı ben koruyacağım! Duy sesimi, Yüksek Baba!"

Maskeli, kendini paralamasına az kalmış ışıksal azizenin elinin üstüne elini koydu. Böylece Angelique'in değil, onun dileği kabul oldu. Yüzyıl boyunca varlığını sürdürecek ütopya onun sayesinde bir kere daha kuruldu.

Boşlukta bir ses duyuldu: "O kazandı yani?"

İkinci ses konuştu: "Hep o kazanır, her zaman o ..."

Cümle kırıntıları yankılarla katlanarak sonsuza doğru ilerliyordu. Ta ki biri onları duyup olanları görene kadar...

Anima -1 - Memento MoriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin