5-Hayalet ve Cadı

44.1K 2K 2K
                                    

"Hıı... Iııh! Git! Vızz! Zızz!" gibi sesler çıkarmakla kalmayıp kulağında vızıldayan kelimeleri, gözünün önünde uçuşan görüntüleri sinekler misali ellerini savurarak başından savan genç kadın, kronik olarak huzursuz ve yorgundu. Hissettiği kadarıyla annesi onu iyi beslemiyordu, bu yüzden kansız kalıyor, bütün gün uyurgezer gibi orada burada dolaşıyordu. En iyi arkadaşları zombilerdi ki çok beklemişse de hiç gelmemişlerdi. Varsa yoksa tapınak, şehir, insan ve bazı kutsallıklar işte...

Oysa anlamsızlığı kırmak için fal bakmaya karar vermişti. Odağında cam küresinin ısrarla gösterdiği saçı mavi tüylerden, yüzü güzel, bedeni zarif birisi vardı. "Camdan Adam" olarak isimlendirdiği bu kişinin herhangi bir yer ve zamanda onu beklediğine inanmaktaydı ya da kendisinin onu Zümrüdüanka denilen bu çıkmaz boyuta çekebileceğine.

Camdan Adam'a karşı güçlü hislere sahipti ama sevgi mi, şehvet mi yoksa nefret mi anlayamamıştı. Belki de annesinden gördüğünü yapmalı, duru görüsünü arttırmak için bir kurban vermeliydi.

Son fikri "Çok mantıklı" gelmiş, sokakta rastladığı bir insanın gırtlağını gerçekleri, yalnızca gerçekleri bilmek uğruna kesmişti.

Az öncesinde gördükleri, -kraliçeli, rahipli, maskeli ve acayip cisimli- gerçek mi, sadesi mi yoksa ziyadesi mi bilemedi. Tüm bu şeyler yüzünden büyüsü boşa gitmişti. Üstelik her yeri kan içindeydi.

"Yapış, yapış... Fıff, pıff!"

Cesedin sırtında oturuyor, tepeleme dolu çantasına kolunu dirseğine değin sokmuş, boş şişe yahut kavanoz arıyordu. Her kurbanından bir hatıra almalıydı ki cadılık yolunda büyük ve hızlı adımlarla ilerleyebilsin.

Düşünürken bir sorunsala takıldı: Bu adamdan, hani üzerinde oturduğundan ne alacaktı? Saç severdi ama bu herif keldi. Zaten çok fazla tırnak depolamıştı, diş takımları da vardı. Hiç kulak almamıştı ama ona serçe parmak lazımdı, şu yürüyen ellerden yapacaktı.

Ninesinden miras kasap bıçağını çıkardı, adamın üstünden kalkıp yanında pozisyon aldı. Eli tuttu, bıçağı kaldırdı ve "Kırt!"

"İşte buradasın cadı! Seni buldum," dedi bir şehir muhafızı, sokağın hemen başındaydı.

"Ben mi cadı? Hıı cadı olmuşum o zaman, aferin bana..." diyen genç kadın etrafa bakınırken kestiği parmağı yerden alıp cebine attı.

İkindi vaktinin sonlarında, kargacık burgacık evlerin sıkıştırdığı daracık sokakta yüzü siyah renge boyalı, üstü başı kanlı, minyon tipli kızdan başka kimse yoktu.

Muhafız iş üstünde yakaladığı, görünüşte oldukça zayıf cadıyı kolayca alt edebileceğini düşünmekteydi. Onu canlı olarak ele geçirebilirse terfi, ödül gibi şeyler kazanacaktı, hayal kurup cesaretini arttırdı. Sokağı temkinle adımlarken gözleri yerinden fırlayacak gibi oldu. Orada duruyordu, tam da cadının ayakları altında. Onun gölgesi olmalıydı ama diğer gölgelerle kıyaslandığında balçık kadar koyu ve yapışkandı.

"O ne?" dedi muhafız, mızrağını öne sürerken.

Genç kadın "Karaltı, kaçmalısın." dedi, izlerken dibinde biteni.

Muhafız "Kim? Ben mi?" deyince genç kadın sakinlikle tekrar etti: "Kaç, kaç, kaç..."

Muhafız "Ne?" dedi, devam edecekti ki zihni bilincinden bağımsız olarak harekete geçti. Dudakları iradesi dışında aralandı, ağzında bazı sesler oluşmaya başladı. Dişlerini sıksa, eliyle çenesine bastırsa da eylemini durduramadı:

"An sendus maiga... An senta gomera... Laintri insona."

Genç kadın kendine sarıldı: "Onlar gözlerini oyarlar, onlar aynaya bakarlar. Kibir deli, dedin muhafız."

Anima -1 - Memento MoriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin