II

5.3K 383 374
                                    

Haziran 2016

Genç kız, okulun mezuniyet için düzenlediği partide giyeceği kıyafeti heyecanla izliyordu. Arka etek ucunda kuyruk kullanılan sırt dekolteli siyah bir abiyeydi. Sırt kısmında zarif askılar olan ve yere kadar uzanan elbisenin bel çevresinde kurdele detayı bulunuyordu. Gözleri yavaşça kapanmaya başladığında uyuması gerektiğini düşündü ve yatağına doğru yürümeye başladı. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde bir çerçeve vardı. Ağabeyleri ile birlikte çekildiği fotoğraf onu daima gülümsetirdi. Kenarları gümüş detaylı çerçevenin ortasında duran resimde, ikizler ortasına giren kardeşine sinirli bakıyordu. Genç kız ise ağabeylerinin aksine inci gibi dişlerini sergiliyordu. Omuzlarına düşen gece karası saçları ağabeylerinden farklı görünmesini sağlamıştı. Tek yumurta ikizi olan ağabeyler kumraldı. Üçünün tek ortak noktası renkli gözlere sahip olmalarıydı. Genç kızın koyu yeşil gözleri vardı. Ağabeylerinden birinin gözleri de yeşildi ancak diğer ağabeyinin gözü maviydi. Fotoğrafa gülümseyerek bakıp yatağına uzandı ve çarşafı üzerine çekti.

Yatakta bir sağa bir sola dönüp dururken kendisine doğru uzanan katran karası ellerden habersizdi. Açık olan pencereden içeriye sis dolmaya başladığında yatağın altından bir varlık sürünerek çıktı ve çarşafın altına uzandı.

Kızın ayak bileği bir el tarafından kavrandığında yatağından sıçradı ve telefonunu alıp flaş ışığını açtı. Odanın içi tamamen sisle kaplıydı. Yüzünü ısıran soğuk, şaşırmasına neden olmuştu. Bu mevsimde havanın bu kadar soğuk olması imkansızdı. Yataktan kalkmaya yeltendiğinde ayak bileğini kavrayan el daha da sıktı. Yatağın beyaz deriden oluşan başlığına sırtını yasladığında saçları da aynı kuvvetle tutulmuş, başı tavanı görebileceği şekilde havaya kaldırılmıştı. Korkudan hızla çarpan kalbinin atışları belli belirsiz hissediliyordu. Tavanda parıldayan bir çift zümrüt yeşili göz ise kızı izliyordu. Bu görüntü Beril’in çığlık atmasına sebep oldu. Vücuduna yavaşça sarılan varlıktan kurtulmak için çırpınmaya başladı. Hiç durmadan bağırıyor, yardım istiyordu. Yardıma gelmediklerini görünce umutsuzluğa daha çok kapılıyordu.

Kalbi yerinden çıkmak istercesine göğüs kafesini parçalıyordu sanki. Saçları daha sert çekildiğinde boynunun kırılacağını düşünmeye başladı. Bağırırken ağzından içeriye küçük bir şey girmişti. Yutkunmaya çalıştığında göğsü hızla inip kalkmaya başladı. Boğazındaki yumru giderek büyüdü ve çıplak gözle görülecek şekilde boğazından aşağıya kaydı. Pencereden içeriye dolmakta olan soğuk rüzgâr vücudunu usulca okşuyordu. Titreyişleri, vücuduna değen soğuktan değil korkudandı. Ayak bileklerini ve saçlarını kavrayan eller aniden çözüldü. Beril’in parmaklarını bile hareket ettirecek gücü yoktu. Yatağın altından simsiyah bir figür yavaşça çıkmaya başladıktan sonra titreşip silüet hâlini aldı ve insan şekline bürünmeye başladı. Etten kemikten değildi karşısındaki şey. Genç kızın öksürük sesi odanın içinde yankılanırken karşısında yaşama tutunan yaratığın kulaklarını odadaki düzensiz kalp atışları dolduruyordu. Ateşe bürünen yüzünü tiksintiyle buruşturup kıza yaklaştı. Vücudunun tamamını saran alevler parıldıyordu. Gözleri koyu bir renk aldığında çatlamış dudakları oluşum aşamasındaydı.

“Ateşe toprak atarsan söner ve ben bunun olmasını istemiyorum. Bu yüzden toprağa ateşi bıraktım.” Genç kız, karşısında duran yüzün netleştiğini görünce çığlık atmak istemiş lakin âdeta nutku tutulmuştu. Öyle bir çığlık atmak istiyordu ki sesini bulsa ortalığı yıkabileceğine emindi. Kıza yaklaşıp kulağına adını fısıldadı. Kızın içini kaplayan ses tonu midesindeki şeyin hareketlenmesine neden oldu. Can acısıyla yatağın başlığını tırmalayan kız feryat ediyordu. Sanki içinde kor ateş vardı ve vücudunu sarmalıyordu. Sanki bir bıçak ile içinden kesikler açılıyordu. Tarif edilmesi imkânsız bir acı ile karşı karşıyaydı.

ÇAVUŞÇU GÖLÜ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin