IV

3.4K 337 282
                                    

Gençler eve döndüklerinde hiç ses çıkarmadan odalarına kapanmıştı. Yüzlerindeki ifadeyi gören Umut’un annesi, telaşla kızının odasına girdiğinde Umut, yatağına oturmuş ve sırtını beyaz başlığa yaslamış, boş duvarı izliyordu. Kadın, yatağa doğru yavaş adımlarla kızına yaklaşırken içindeki korku da gitgide büyüyordu. Yatak pencerenin ağzındaydı, aradaki kahverengi komodin ise lale oymalıydı. Kapının yanındaki kahverengi çalışma masası ve duvardaki iki göz rafa dizilmiş renkli kitaplar, odaya ayrı bir hava katmıştı. Fidan, kızının yanına oturdu ve titreyen elini uzattı. Kızının saçlarında gezinen parmakları kadının içinde huzur barındırsa da korkuyordu. Beril’e olanlardan sonra gözünü kızından ayıramıyordu.

“Ne oluyor Umut? Eve gelip kendinizi odalarınıza kapattınız. Bir şey söylemeden evden çıkmışsınız, aradım cevap da vermediniz. Ne kadar korktum haberin var mı?” Fidan’ın sesi titremişti, kızına bir şey olacak diye endişeleniyordu. Evliliklerinin yedinci senesinde hamile kalmıştı Umut’a, hiç ummadıkları bir anda varlığından haberleri olmuştu. Umutlarını yitirdiklerinde hayatlarına güneş gibi doğmuştu.

“İyiyim anne, bir sorun yok. İkizlerle biraz gezdik, eve gelmeden önce de yemek yemiştik. Eve gelirken gözümüzün önünde bir kaza oldu da atlatamadık sanırım.” diye mırıldandı. Söylediği beyaz yalandan kendisi de rahatsız olmuştu. Sıkıntılı bir biçimde yerinde kımıldanıp annesine sarıldı ve ağlamaya başladı. Kurtulamamıştı kız, tutunamamıştı. Söyledikleri aklından bir türlü çıkmıyordu. Üşüyordu, içerisi sıcak olmasına rağmen üşüyordu. İçeride loş bir ışık vardı, tavandaki kartonpiyerlerin arasındaki mavi ışıklar, kuzey ışıklarını andırıyordu.
Katil garip bir varlık...

Düşünceleri, annesinin sesiyle ondan uzaklaştı. Ne söylediğini anlamadığı için garip bir bakış attı.

“Diyorum ki bir yerlere mi gitsek? Hem ikizlere de iyi gelir. Ne dersin?”

Umut, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Kabul etse bile ikizlerin ne söyleyeceğini kestiremiyordu.

“Babamla konuştun mu?” diye sordu. Annesi başını olumlu anlamda sallayınca diğer sorusunu yönlendirdi.

“Peki ikizlerin haberi var mı?”

“Onlarla da konuşacağım. Önce sen fikrini söyle kızım.” dedi. Umut, ikizleri ve yaşanılanları düşündü. Onlar kabul ederse o da ederdi.

“Onlar tamam derse gidelim anne. İhtiyacımız var gerçekten.” Kızına sıkıca sarıldı ve hep onun yanında olacağını fısıldadı. Fidan, kızını yalnız bırakıp odadan ayrıldıktan sonra Umut, tekrar düşüncelere boğulmuştu.

Bir yolunu bulmamız lazım. O da söyledi. Karşımızda bir anda ölmesi... Kız sapasağlamdı! Kurtulmaları lazım, onları da kaybedemem. İki kuzenini kurtarmanın yollarını düşünüyordu. Kapı aniden açılınca sıçradı ve gelenlere baktı. Korkudan yüzü kireç gibi olmuştu.

“Korktun mu kız?” diye sordu Yağız alay edercesine. Umut, kaşlarını çatarken sinirle soludu.

“Korktum tabii, insan gibi içeri girseydiniz ya! Hani o kapıya vurmak gereklidir bazen...” Yağız, kasvetli ortamı dağıtmak için kıza gülümsedi ve Yiğit’le birlikte yatağa doğru ilerledi.

Umut, işaret parmağını ikizlere doğru salladı ve “Babama söylerim sizi!” diye bir tehdit savurdu.

“Bir daha bizi tehdit etme. Gıcık oluyorum şu huyuna.” Yiğit, Umut’un gözlerine kararından pişmanlık duymadan bakmaya devam etti. Umut ise omuzlarını silkip yastığını kucağına aldı.

ÇAVUŞÇU GÖLÜ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin