Şehir

4 0 0
                                    


  Araba kasaba içinde bir hana yanaştı, atların dinlenmesi gerekiyordu. İhsan bey ailesini hana yerleştirdi, arabacıyla sohbet etme bahanesiyle dışarı çıktı. Hayatı boyunca hissetmediği kadar başarısız hissediyordu, bir sigara yaktı. Yorgun atların suya hücumundan daha hararetli bir biçimde sigarayı kuru dudaklarına götürdü. Tiryaki sayılacak bir adam değildi, yorucu günlerin sonunda keyif için bir veya iki tane içerdi anca. Bugün ise bir müptezel gibi ardı ardına kibrit çakıyordu. Oğlunu nasıl büyüteceğini düşündü bir süre, bir tane daha yaktı eşini düşündü, onu da hayal kırıklığına uğratmıştı, bir tane daha bu sefer batırdığı aile mesleğini düşündü uzunca. Her şeye sıfırdan başlaması gerekiyordu, oğlu hayata nasıl yeni atıldıysa o da yeniden başlayacaktı. Ancak İhsan Bey'in oğlu gibi sığınabileceği bir babası yoktu artık, oğlunun doğumundan iki hafta önce babasını kaybetmiş ve onun ismini oğluna vermişti. Erhan... Geceyi yarılayınca artık odaya çıkmaya karar verdi, odaya girdi ve pencere kenarındaki bir sandalyeye oturdu. Bu gece de uyuyamayacaktı. Peşinde sürüklediği ailesinin uyuyuşunu seyretmeye başladı, günün doğmasına birkaç saat vardı, ancak İhsan Bey'in hiç acelesi yoktu.

Sabah kısa bir yolculuk daha yaptıktan sonra yeni evlerine vardılar, bu alışık oldukları evlerinden çok farklıydı. Şehrin girişinde birbirinin kopyası şeklinde sıralanmış kulübe benzeri evlerden birine yerleşeceklerdi. Bu evler fabrikaya çalışmaya geleceklerin tutması için özellikle yapılmış oldukça küçük ve kalitesiz evlerdi. Erhan için pek bir şey ifade etmiyordu bu farklılık, ailesinin yanında olmak çocukça neşesini korumak için yeterliydi ona.

İhsan Bey fabrikada işe başladı, Nilay Hanım çevredeki çocuklara ders vermeye başladı, Erhan büyüdü okula başladı. İhsan Bey'in hayalindeki gibi geniş bahçeli evlerinde top oynayamıyordu ama neşesi yerindeydi Erhan'ın. Arkadaşlar edinmiş okul hayatına kolay uyum sağlamıştı.

İhsan Bey bir süre sonra daha önceki tecrübeleri ve mali işlere olan hakimiyeti sebebiyle bir arkadaşının aracılığında şehir merkezinde devlet memuru olarak iş buldu, bir süre sonra bu evlerinden şehirde bir daireye taşındılar. Eski evlerinden daha konforlu olan bu ev Nilay Hanım'ın üzerindeki yükü de bir ölçüde hafifletmişti.

Erhan artık vaktinin çoğunu arkadaşlarıyla geçirmeye başlamıştı, okul çıkışı şehirde arkadaşlarıyla gezmeye, gezdikçe de şehrin ona sunduğu fırsatları daha yakından tanımaya başladı.

İhsan Bey yeni işinde iyi kazanmaya başlamıştı, ailenin maddi durumu oldukça iyi duruma gelince Nilay Hanım ders vermeyi bıraktı. Birkaç yıl içinde ikinci çocukları dünyaya geldi, Nilay Hanım'ın annesinin ismini verdikleri Suna abisi gibi kahverengi saçlı, beyaz tenli bir çocuktu, abisiyle arasında tam 11 yaş fark vardı.

Erhan lise çağına geldiğinde ise karşısına çıkan insanlar da değişmeye başladı, Erhan bu değişimlere ilk başlarda dikkat etmediyse de yavaş yavaş farkına varıyordu. Birkaç yıl önce sıradan çocuklar olan bu arkadaşları artık olmadıkları birer insanlar gibi davranıyorlardı. Sahip olmadıkları özellikleriyle övünen, kendi menfaatleri için yalan söylemekten çekinmeyen, yalanları açığa çıktığında ise hiçbirşey yokmuş gibi davranan birer genç olmuşlardı artık. İşin ilginç yanı bu o kadar yaygındı ki bu çocuklar kendi aralarından birinin yalanını sahiplenmekten çekinmez olmuşlardı.

Bu yıllarda Erhan eski arkadaşlarından uzaklaştı ve kardeşiyle ilgilenmeye başladı. Kardeşinin de bu insanlarla muhattab olmak zorunda kalacak olması onu düşündürüyordu. Ama kendisi onlara benzemiyordu ve kardeşinin de onun gibi olmaması için hiçbir sebep yoktu.

Genç adam o yıllarda genç bir kızla tanıştı ona hayat hikayesini anlattı. Hikayesi pek uzun değildi elbette. Yaşadıklarından çok düşüncelerini anlatmaya başladı "Sen tanıştığım diğer insanlardan farklısın" dedi.

"Farklı olmak pek de zor olmasa gerek" diye cevapladı genç kız.

" Belki de asıl farklı olan onlardır. Sonuçta zamanla değer verdikleri şeyleri değiştirenler biz değiliz. Kendilerini de değiştirebileceklerini sanıyorlar, okuma yazmayı zor öğrenen bir ahmak monokl takmanın onu kültürlü biri yapacağını düşünüyor. Toplu bir ucube gösterisi" dedi Erhan.

ŞehirWhere stories live. Discover now