Gizemli Karşılaşma

16 0 0
                                    

İmam Hatip lisesine başladığım ilk haftalardı. O yıllar, bir arayış içerisindeydim. Hâlâ 6 yaşından beri hayalini kurduğum gelecekteki hayatımı, bir astronom olarak idame ettirmenin içerisindeydim.

Bu bağlamda, Lisemizin yaklaşık yetmiş bin kitabı barındıran Kütüphanesini geziyordum. Beni içeri ilk adım attığımda, Kütüphane görevlisi Mehmet Bey ile tanışmıştım. Çocukluğumdan beri kurduğum hayali ona anlatmıştım. O da bana bilim ile ilgili kitapların bulunduğu bölümü göstermişti. Kitapları incelediğimde, raflar arasında gözüme çarpan bir kitap vardı. Kitabı incelemeye başladım ve içeriğine daldıkça büyülenmiştim.

Bugüne kadar üzerinde çalışılmış olan Astrobiyoloji ile ilgili terimler hakkında bilgiler içeriyordu. Kitabın müellifi, Fatsan adında bir mahlas kullanmıştı. Kitap, sadece bir kelimenin 71 farklı versiyonunu 23 sayfada ve 16 farklı dilde ne anlama geldiğini açıklıyordu. Fatsan, kitabını o kadar ince bir şekilde yazmıştı ki, merakımı cezbetmişti. Ancak Fatsan mahlasını kullanan bu kişinin kim olduğunu bulamamıştım.

Kitap, benim için kaynak değeri açısından çok önemliydi. Gelecekte hayalini kurduğum astronomi alanına olan ilgimi daha da pekiştirdi. Kütüphanede astronomi türünde 27 farklı kitap olduğunu gördüm. Her ay 6 kitabı bitirmeyi hedefledim.

Aradan geçen 10 saat boyunca 12 farklı kitabı inceledikten sonra, 15 adımlık bir kitap okuma planı hazırladım. Her adımı 16 gün içinde 12 kez tekrarlamayı hedefliyordum. Bu, bir sonraki adıma geçmek için güçlü bir temel oluşturmama yardımcı olacaktı. Ve bu planı bir sonraki gün uygulamaya başladım. Günlerim, çoğunlukla kütüphanede geçiyordu. Önemsediğim bilgileri not alarak aklımda daha iyi yerleşmelerini sağladım.

Fatsan'ın başka bir kitabını da keşfettim: "Astronomi Notları." Fatsan, üniversite yıllarında yazdığı astronomiyle ilgili bilgileri bir deftere yazarak kitaplaştırmıştı. Bu kitabı incelemeye başladım ve içeriğine daldıkça heyecanlandım. Kitabın tasarımı dikkat çekiciydi ve sayfalar düzenli bir şekilde hazırlanmıştı.

Kitap sayfalarını çevirirken, içine gizlenmiş bir objeye rastladım. Bu, bilgisayar hard disklerinin içinde bulunan bir plakayı andırıyordu. Objeyi elime aldım ve birden parlamaya başladı. O an, pencereden içeriye yoğun bir ışık girdi. Şans eseri yanımda güneş gözlüğümü bulundurduğum için bu parlak ışığa dayanabildim.

Pencereye doğru yöneldim ve ışığın kaynağına odaklandım. Okulun futbol sahasında alışılmadık bir cisim gördüm. Bu cisim, yavaşça sönmeye başladı, ama ben ve sınıfta yeni tanıştığım arkadaşım Erdinç dışında kimse onu görmemişti. Cisim, sahada sabit bir şekilde duruyordu ve ben, gözlüğümü çıkardım, daha net bir şekilde izlemeye çalıştım.

Garip olan şuydu; bu cisim, sadece benim ve Erdinç'in görebildiği bir şeydi. Sahada öylece duruyordu ve biz ikimiz, cisimden uzaktan bir ses duyduk: "Buraya gelin, iki insan."

Üçüncü kattaydık, aramızda 50 metre olsa da kısık sesleri net bir şekilde duyabiliyorduk. "Bekleyin!" diye bağırdım. Normalde sessiz olmamız gereken bir kütüphanede yaşadığımız olağandışı anların etkisi hala üzerimizdeydi. Merdivenlerden inip bahçeye açılan kapıdan çıktık. Adımlarımızı yavaşça yaratıklara doğru attık. Hafiften esen rüzgar yanaklarımızı okşarcasına geçti, gökyüzü yarı kapalı beyaz bulutlar arasından süzülen batı ufkuna doğru güneşin ışıklarıyla, ikindi vaktinin çevremizi hoş bir şekilde aydınlattığını hissettik. Sıcaklık yağmur öncesi serinlikteydi.

Yaratıklarla yakın temasımıza son dört adım kala, aralarından biri "Sinerge'yi de yanınıza aldınız mı?" dedi. Sinerge nedir diye sorduk. Sol baştaki yaratık, "Şu sizin bilgisayardaki HDD'lerde bulunan plaka benzeyen şey var ya, onu yanınıza almışsınızdır umarım. Sizden başka dokunan olsaydı eğer, onlarla muhatap olurduk, ama şimdi sizle muhatap oluyoruz mecbur olarak. Her neyse, yanınızda mı?" dedi.

Ben okul üniformamın iç ceketinden sinerge'yi çıkardım ve yaratığa uzattım. "Bunu neden size vereyim ki?" diye sordum.

Yaratık bize açıklama yapmaya başladı. "Biz başka dünyalardan geliyoruz. Gezegenimizin kurtuluşu için bir anahtardır bu. Evrende trilyonlarca gezegen içerisinde hiç akla gelmeyecek, Oort bulutlarıyla kaplı görülmesi zor olan dünyanıza yerleştirdik. Kimse ulaşamasın, aklının ucundan bile geçmesin diye. Gezegendeki yekpare devletimizin kara kutusu sayılır bu alet. Şimdi sana devletimiz dedim, kurtuluş dedim, kafan karışmıştır. İnşallah tekrar geri döneceğiz ve sizinle bir gün tekrar konuşmak için geri döneceğiz. Şu an sizden isteğimiz bu konu hakkında kimseyle konuşmamanızdır. Dünya dışından bir uzaylı olur da sizinle temasa geçerse, o zaman zaten büyük ihtimal bizim dünyamızı ziyaret etmek zorunda kalırsınız ki biz de sizi buluruz. Görüşmek üzere."

"Görüşmek üzere," dedik.

Uzaylılar gittikten sonra kütüphaneye geri döndük. Okul sona erdi ve bir saat sonra kütüphane kapandı. Pansiyona girdik, şok olmuştuk. Film gibi bir olay yaşamıştık. Hayatımda ilk defa farklı bir varlıkla karşılaşmanın tuhaflığı mı, yoksa 8 milyar insanın içerisinde yalnız bizim bundan nasiplenmemizin tuhaflığı mı daha etkileyiciydi? İkindi vakti yaklaşıyordu. Abdest alıp namaza hazırlık yapmaya karar verdik. Üç saat sonra saat 07:00'de akşam yemeği başladı. Kafamız bahçedeki pencereye her yönelişimizde, yaşadığımız olayın izleri hala gözümüzün önündeydi.

SESSİZLİK - İSLAMİ BİLİMKURGUWhere stories live. Discover now