Beklenmeyen Yolculuk

13 0 0
                                    

2 gün sonra, saat 19:45 (+02:00 doğu Avrupa, İstanbul saati), pansiyondaki koğuşumuzda Erdinç'le karşılıklı oturup muhabbet ediyorduk. Tam o sırada ezan okundu, yatsı namazı vakti gelmişti. Hemen abdest alıp aynı safta namaz kılmaya başladık. Son oturuşta Rabbena ayetini okurken bir anda elektrikler kesildi. Namazı kıldıran arkadaşımız Eyyüpcan, "Hocam, herhalde sigortalar atmış. Baksanıza, karşı okul olan Cumhuriyet Anadolu Lisesinin ışıkları yanıyor," dedi. Ardından, öğretmenimiz Ercan Hoca, "Hadi gidin aşağıya, siz anlarsınız aslanlarım, şu sigortaya bir el atın," diyerek espriyle karışık bize görev verdi. Ben de espriyle karşılık verdim, "Hocam, çok teşekkür ederim, şimdiden bize sigortalı bir iş buldunuz," dedim. Ercan Hoca gülümseyerek, "Ya Rabbi, ya Rasulallah, hadi gidin, belediyeciler millet isyan çıkaracak diye," cevap verdi.

Bodrum katına indik, yemekhanenin yanındaki kantinin girişinde çamaşırhanenin sağındaki elektrik kutusunun sigortasını açtık. Ama arkamıza döndüğümüzde, 2 gün önce gördüğümüz yaratıklara benzer 3 insansı varlıkla karşılaştık. Sinirli bir şekilde bize bakıyorlardı. Orta varlık bize, "Buraya 2 gün önce iki tane bizim gibi varlık geldi, onlara verdiğiniz cismi nereye götürdüler?" dedi. Biz de şaşkın bir şekilde, "Ne kartı ne varlığı, kimseyi görmedik," dedik.

Orta varlık, ellerini arkasına bağlayıp dışarı doğru adımlamaya başladı. Tam kapıdan dışarıya çıkarken, "Bu iki uzaylıyı tutun ve gemiye götürün. Tr-ES 4'te konuştururuz, sonra da kafalarına sıkın," dedi. Ardından iki uzaylı bizi gemiye doğru sürüklemeye başladı. İki adım kalmıştı gemiye binmemize ki o anda yaratığın elinden kurtulup ıslak toprak üzerinde kayarak Erdinç'e koştum. Onu da ellerinden aldım.

Ama hemen arkamızda yaratıkların lideri belinden çıkardığı silahla ikimizi de bayılttı. Ayıldığımızda, uzayın derinliklerine çoktan dalmıştık. Gemi pilotu 30 dakika sonra Clum adlı gezegene varacağımızı belirtti. Uyandığımızı fark eden reis bey, "Az kaldı, az! Şu gezegene bir iniş yapalım da geniş zaman aralığında sizi nasıl konuşturacağımı biliyorum ben," dedi.

Ben ise telaşla, "Hayır, bizim konuşacak bir şeyimiz yok. Hemen dünyaya geri götürün. Aklınız varsa biziyle uğraşmayın. Başınıza aldığınız belanın farkında değilsiniz!" dedim.

Gezegene iniş yaptık, dışarı çıkmadan önce reis bey, "Alın şu ağızlıklarınızı takın, atmosferimize alışık değilsiniz, aksi halde boğulursunuz," diyerek ağızlıkları taktık ve gemiden dışarı çıktık. Bu farklı atmosferdeki tuhaf dünyada, etrafı süzerken, varlıkların halleri bize garip gelmeye başladı. Her şey güzeldi, peyzaj harikaydı, ama varlıkların ruhu sanki yok gibiydi. Dünya umurlarında değilmiş gibi davranıyorlardı. Bu garip dünyada bir süre daha kalacak olmanın endişesi içindeydik, ama tek isteğimiz dünyamıza geri dönmekti.

SESSİZLİK - İSLAMİ BİLİMKURGUTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon