(14) Beklenmeyen Rekabet.

264K 12.2K 14.5K
                                    

Pencerenin yanında durmuş, nereye baktığımı bile bilmiyordum. Daha doğrusu baktığım yeri görmüyordum. Karanlık bir boşluğa ev sahipliği yapan benliğim daha ne kadar düşecekti, bilmiyordum. Bakıma muhtaç bir zavallı gibi hissediyordum. Yosun'un özel ilgisi olmasa koca bir hiçten farkım yoktu. Evet, bana bakan Yosun'du. Dün geldiğimden bu yana beni hiç yalnız bırakmayan kadının ilgisi şaşırtıcıydı. Önce güzel bir banyo yapmama yardım etmiş, sonra da giyeceğim kıyafetleri seçmişti. Kahvaltımı bile o yaptırmıştı.

Kadın, sevgi pıtırcığı gibi bir türlü bıkmak, yorulmak bilmiyordu. Böyle bir ilgiye alışık olmadığım için beni fazlasıyla şımartan kadının bu yaklaşımını yadırgıyordum. Bu, sokaklardaki birini bir saraya götürerek ona prenses muamelesi yapmak gibiydi. O saraya ait olmadığınız için size gösterilen her samimi ilgiyi sorguluyor, yabancılık çekiyordunuz. Öte yandan odamdan çıkmak istemiyordum. Kimsenin daha fazla bu acınası halimi görmesini istemiyordum lakin burada tek başıma çok sıkıldığım da bir gerçekti.

Pes edip elimdeki değneği kullanarak kapıyı bulmaya çalıştım. Bunu dün gece Yosun getirmişti. Kapıyı bulduğumda, bana geri verdikleri kart ile kapımı açarak tekrar boynuma taktım. Dışarı çıktığımda şu anda sabah mı yoksa akşam mı, bilmiyordum. Benim için hep karanlıktı. Bir gece ansızın benim dünyam güneşini yitirmiş, bir kıyamet başlatarak karanlığa boyun eğmişti. Değneği yerlerde gezdirerek yönümü bulmaya çalışmak yeterince berbat olan sinirlerimi daha da bozuyordu. "İşkence bu!" Evet, yine isyanlardaydım. Ama bu kez haklı bir isyandı.

Odam giriş katındaydı ve dışarı çıkmak için herhangi bir asansör aramak zorunda olmamama seviniyordum. Uzun uğraşlar sonucu tesisten çıktığımda yağan yağmuru umursamadan amaçsızca gezinmeye başladım. Biraz temiz hava almaya ihtiyacım vardı. Başımı kaldırarak yağmur damlacıklarının yüzümden süzülmesine izin verdiğimde gülümsedim. "Sen de yeterince güzel değilsin." Bu dünyada, güzel olan hiçbir şey yoktu.

Bahçenin ortasında öylece başım yukarıda, yağmurun altında dururken arkamdaki adım seslerini duydum. Yağmur yağması işime gelmişti çünkü ıslak yerlere bastıkça ses çıkartıyordu. Başımı yere eğerek elimdeki değneği sıkıp seslere odaklandım. Arkamdaki kişiyle tahminen yedi adım mesafemiz vardı ancak sorun şu ki önümde bana yaklaşan biri daha vardı. Rüzgâr ondan yana estiği için parfümünün kokusunu alabiliyordum. Ya bu gelen öcüyse? Bu ihtimal kanımı damarlarımda kuruturken, nefesimi hangi ara tutmaya başladığımı bilmiyordum. Mutlu'ya olanlar geliyordu aklıma, kalbim korkuyla çırpınmaya başlayınca körlüğümü avantaja çevirmeye çalıştım.

Kör insanların yön duygularının çok gelişmiş olduğunu duymuştum. Onlar zamanla karanlığa alışır, etrafındaki tehlikelerden içgüdüleri sayesinde kurtulurdu. Onlar, aslında karanlığı bizden daha iyi kontrol ederdi çünkü bizim hükmümüz ışıklar kapanana kadardı. Normal biri ile kör birini içi tehlikelerle dolu bir odaya koysanız ve ışıkları kapatsanız, o odadan çıkabilecek tek kişi bence kör olandır.

Kural basit, ışık yoksa karanlığı kullan.

Mutlu'yu zihnimin rafına kaldırdım, ona olanları da öyle. Korkularımdan arınmadıkça sonum ölen Yarasalardan farklı olmayacaktı. Ben yaşamalıydım, yaşamalı ve Mutlu başta olmak üzere biz çocuklara yaşattığı bu ölümlerin hesabını, ölen her çocuk adına ondan sormalıydım. O ölecekti, ölmeliydi. Bizim yaşamamız için onun ölmesi gerekiyordu ve bunu bizden biri yapmalıydı. Hayır, polisler veya ajanların elinden olmamalıydı ölümü. Yaptığı her şey için damgaladığı çocuklardan biri almalıydı hepimizin intikamını. Ben olacaktım o kişi, ödemem gereken tüm bedelleri ödeyerek onun sonunu ben getirecektim.

Yıllar boyunca kolumdaki damgaya her baktığımda, bir gün çıkıp gelecek diye korku içinde yaşamıştım. O bizi öyle bir oyunun içine çekmişti ki bize dokunmadan yıllarca korku içinde yaşamamıza neden olmuştu. Tam biz bir şeyleri başarmış, ipin ucunu bir yerden tutmuştuk ki o, ansızın ortaya çıkarak kesmişti ipi. Hepimizi tekrar kimsesizler matemine düşürmüştü. O yüzden bir başkası değil, ben olmalıydım onu durduracak olan Yarasa. Bu yüzden geri dönmüştüm tesise. Tüm eğitimleri alacak, en iyisi olarak beni Mutlu'nun kanına boğduğu gibi onu kendi kanında boğacaktım. Bu uğurda kaç kişiyi feda etmem gerekirse gereksin, bunu yapacak ama benden başka kimsenin onu öldürmesine izin vermeyecektim.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin