[03]

16.4K 1.3K 976
                                    

The wolf and the sheep by alec benjamin

---

Kollarımı sarmış elleri sıkıca kavrarken arkaya doğru hamle yaparak iki askerin birbirlerine çarpıp yere düşmelerini sağladım.

Ben o kadar dövüş dersini boşuna almamıştım.

Tekrar az önceki adamın önüne geçerken alayla ona baktım.

"Ölmek mi istiyorsun?"

Karşımdaki adam kibirli gülüşüyle kafasını sallayıp konuşacakken odaya dalan bizim askerlerimiz ile gözleri o tarafa çevrilmişti.

Mavi kıyafetli adamların başında duran NamJoon hyung tek eliyle kılıcını tutarken kaşları çatık bir şekilde onu izleyen adamı göz hapsine almıştı. Bir eli havaya kalkarken bizi işaret etti.

"Kral Jeon'u götürün."

Kırmızı kıyafetli askerlerin çırpınış sesleri büyük salonu ele geçirirken NamJoon'un arkasındaki 4 kişi koşarak yanımıza gelmişti.

Aklıma gelen şeyle elimi kaldırıp kralın koluna girmiş olan askerleri durdurup yüzümdeki alaylı ifadeyle Jeon'a baktım.

"Gerçekten planının işe yarayacağını düşündün mü Jeon? Bu kadar sürü bizim tarafımızdayken hem de?"

Bana yüzündeki hafif gülümseme ile bakan adama anlamazca bakarken bıkkın bir şekilde elimi indirip arkamda birleştirdim.

"Götürün."

Az önce onun söylediği cümle bu sefer benim dudaklarım arasından çıkarken yüzüme alaylı bir gülümseme koyup onun askerlerin kolları arasında gidişini izledim.

Ortalık falan karışacak dedim ben ama bu çok kolay oldu be. Nerede hani ekşın? Heyecan, dehşet, vahşet? Nerede hani?

Sakince dışarı çıkan Jeon'dan sonra onun askerleri de peşinden götürülürken gözlerimi NamJoon'a çevirdim.

"Neden salona kadar gelmelerine müsade ettiniz?"

NamJoon bir kaç adım atarak önüme gelirken eğilmişti.

"Ben Batı kapısında onları bekliyordum efendim. Doğu kapısından geldikleri için ve orduları tahmin ettiğimizden fazla olduğu için bizim askerlerimizi geçmişler."

Kafamı anladım manasında sallarken arkamı dönerek kral tahtının yanına ilerledim.

"Bu saçma karmaşa bittiğine göre yaptığımız kutlama devam edebilir değil mi?"

Hafifçe gülümseyerek önümdeki önemli kişilere ve kardeşlerime bakarken iki saniye içinde ruh halleri değişmiş eski kutlama moduna dönmüşlerdi.

Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirirken YoonGi'nin, kendisi benim 10 yaş küçük kardeşim olur, düşünceli bir ifadeyle kapıdan çıktığını görmüştüm.

Ilk kaşlarım çatılsa da onun her zamanki haline vererek kafamdaki büyük taç ile oldukça ihtişamlı gözüken tahta oturdum.

YoonGi, kardeşler arasında delilik yapmayacak kadar akıllı olan tek kişiydi. O yüzden bir şey yapmazdı değil mi?

-

"Ne demek kral Jeon'un kardeşiyle mühürlendim?!"

Hiddetle yerimden kalkarken yanımdaki Naip'in, kendisi HoSeok oluyor, irkildiğini hissetmiştim.

"Jeon JiMin ile mühürlendim."

Inanmazca karşımda hâlâ konuşan YoonGi'ye bakarken parmaklarımı şakaklarıma getirerek orayı ovuşturdum.

Idyllic /TaeGguk/Où les histoires vivent. Découvrez maintenant