2. Bölüm

32 1 2
                                    

Sabahın ilk ışıkları'nın yüzüme vurmasıyla gözlerimi yavaşça açmaya başladım. Yattığım yerden yavaşça kalkmaya dikkat ettim çünkü yanımda uyuyan Akasya'yı uyandırmak istemedim. Dün gece hep birlikte ağaç evde kalmıştık bu güzel yeri hep birlikte kendi ellerimizle yapıp dizayn ettik. O yüzden her bir köşesinde çok güzel anılarımız var.  Masada duran telefonumu elime alıp bugün dersim olup olmadığını kontrol etmeye başladım. Bugün çok fazla dersim yok sadece iki tane varmış, onlarda öğlen saatlerinde o saate kadar burada takılırdım aslında ama eve uğramam gerekiyor üstümü değiştirip ders eşyalarımı almak için, kettle  sıcak su koyup kaynamasını bekledim, kendime gelmek için kahveye ihtiyacım vardı. Su kaynayana kadar gidip bizimkileri uyandırmaya karar verdim yoksa bu gidişle hala uyurlardı gerçi  Kuzey'in  bugün dersi yoktu, Can ve Akasya' nın ise benimki gibi öğlen saatleriydi galiba dün söylemişlerdi ama tam hatırlamıyorum. İki tane bardak alıp sırasıyla içlerinde su doldurdum ve bir hayalet gibi sessizce odaya girdim. Bir an için yapacağım şeye gülecek olsamda da gülmemek için dudaklarımı ısırıp kendimle savaştım ve yatağın yanına yaklaşıp Kuzey ve Can'a baktım ikisi de çok güzel uyuyorlardı gören sanıcak sanki dünyanın en iyi rüyasını görüyorlar, elimdeki suları yavaşça kaldırıp ikisinin de yüzüne aynı anda dökmeye başladım. Suları yüzlerine yedikleri an sudan çıkmış balık gibi çırpınmaya başladılar. Hızlıca telefonumu çıkartıp kameraya girdim flaşı açıp fotoğraflarını çektim. Flaşı yüzlerine yedikleri an daha komik bir surat ifadesine büründüler bu hallerine dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladım. İkisi de aynı anda bana kötü bir şekilde bakmaya başladı olayın şokunda oldukları için ilk birkaç dakika yüzüme şaşkın bir şekilde bakıp sadece sustu böyle iyice şebeğe benzemişlerdi. En sonunda kendine ilk gelen kuzey oldu ve konuşmak için yavaşça dudaklarını araladı

" kızım sen manyak mısın? İnsan hiç böyle uyandırır mı? Düzgünce seslenmek varken niye üstümüze su döküyorsun sen"

tam ağzımı açıp bir şey dicektim ki arkadan Aksya'nın gülme sesi geliyordu benden önce söze atıldı hemen

"ayy iyiki de yapmış canıma değsin, çok iyi olmuş neyse gençler ben kaçar işlerim var"

"Görüşürüz sarı civcivim dikkat
et kendine" dedim.

Odadan çıkmadan önce Kuzey  ona beklemesini hemen geliceğini söylemişti. Can ve Kuzeye dönüp her zamanki gibi hafif üzgün bir şekilde konuşmaya başladım, bu arada üzgün değilim sadece bu ikisini inandırmak için bunu yapıyordum.

"Özür dilerim ama diğer türlü hemen uyanmıyorsunuz sonra da okula geç kalıyorsunuz bunu yapmak zorunda kaldım ayrıca uyandığınız zaman çok tatlıydınız yani, biraz sudan çıkmış bir balık gibiydiniz ama olsun"

son söylediğim şeye hafiften tebessüm etmiştim. Kuzey  Cana doğru dönüp konuşmaya başladı

"Dolunay'ın üstüne çok gitme tamam mı şimdi çıkmam gerekiyor Akasya beklemeyi sevmez biliyorsunuz sakın birbirinizi boğmayın seviliyorsunuz"

diyip odadan çıkıp gitmişti kapının kapanma sesini duyana kadar Canla birbirimize öldürücü bakışlar atıyorduk kapı kapanma sesini duyar duymaz Can hızlıca bir yastığı alıp kafama fırlatmıştı kafama sert bir darbe yediğim için canım çok acımıştı o acıyla
Cana ters bir bakış atmakla yetindim. Can canımın yanmış olduğunu fark etmişti bu yüzden hemen yanıma gelip beni kollarını arasına almıştı bende ona bir maymun gibi sıkıca sarılmıştım.

" benim küçük şebeğim rahat dur bir kerede durmasan ölmezsin merak etme ayrıca derse geç kalırsam da kalayım bugün iki saat Reyhan hocayla ders kadın yüzünden o dersten soğudum resmen" 

Geçmişin karanlık izi Where stories live. Discover now