#3399CC

1K 155 68
                                    

İki hafta sonra. Saat 16.43

Pastanedeyim, ve şaşırtıcı bir şekilde Houston konusundaki fikrim değişmedi.

Rose biraz rahatsız bir yüz ifadesiyle bana "Şu kitapçıyla aran iyi galiba." diyor.

İyi. Benimle anlaşabiliyor.

"Ah, hayret. Hayatındaki insan sayısı üçe çıktı."

Dört. Nelson da var.

"Ne?"

Dört. Nelson, sen, Todd, biraz da Namjoon.

"Hadi oradan, Namjoon'u neredeyse iki aydır tanıyorsun. Ne birazı? Asıl yarım porsiyon olan, Nelson. Ben yetişkinlerden bahsediyorum."

İki ay diyorum kendi kendime. O kadar olmuş mu?

Rose limonatasının son damlasını bardağın dibinden pipetle çekmeye çalışıyor.

Rose, sanırım iki hafta sonra Namjoon'la Houston'a gidiyorum.

İçtiği şey boğazına kaçıyor.

"Yoongi, ona annen öldüğünden beri Phoenix'ten hiç çıkmadığını da söyledin mi?!"

Hayır, sekiz yıldır dünyayı Phoenix'ten ibaret gibi düşündüğümü bilmesini istemiyorum.

"Böyle bir anda çıkıp gitmek istediğine emin misin? Çölün dışında hiç tanımadığın yerler var. Buna alışık değilsin."

Ne olursa olsun, Rose. Namjoon'a güvenerek gidiyorum.

"Peki ne yapacağınızı konuştunuz mu? Nerede kalacaksınız, ne kadar sürecek falan?"

Aslında, bugün konuşacaktık. Biraz plan yapacağını söylüyordu.

O sırada kapı açılıyor. Zamanlaması çok güzel.

Namjoon başıyla Rose'a selam veriyor. Rose da kafası karışık bir gülümsemeyle cevap verip kalkıyor ve çapraz masada hoşlandığı turuncu saçlı kızla onlara ısmarladığım supangleleri yiyen Nelson'ın saçını karıştırdıktan sonra uzaklaşıyor.

Namjoon karşıma otururken Rose arkasına dönüp bakıyor ve sonra tezgahın arkasındaki yerine dönüyor.

Neden herkes biriyle arkadaşlık kurmama bu kadar şaşırıyor?

Belki de dışarıdan öyle görünmüyordur.

Daha dürüst ve pervasız olacağından emin olduğum için bir çocuk olan Nelson'a bu konu hakkında ne düşündüğünü soracağım.

Namjoon "Uçaktan yer ayırttım. Senin koltuğun koridor tarafına bakıyor. Öyle istemiştin." diyor.

Evet, gökyüzünü görmek istemiyorum. Havada olduğumu bilmek istemiyorum.

"Zaten uçak sabah erken kalkacak. Yolda uyursun."

Gülümsüyorum. Zamanını bilerek öyle seçtin değil mi?

"Olabilir."

Peki ya kalacak yer?

Önüme bir harita açıyor. Teçhizatlı.

"Louisiana Caddesi üzerinde hiç de fena olmayan bir yer var. Bir iki hafta için iyi. Yüz metre ilerisinde de fuarın yapıldığı yer var. Güzel bulmuşum değil mi?"

Yeri iyi görünüyor, işlek. Ücrete kadar her şey güzel görünüyor. Pahalı bir yer mi?

"Çok sayılmaz. On gün için üç yüz dolar."

Blue ¨ namgi (düzenleniyor)Where stories live. Discover now