Bölüm 6: How Much I Want To Leave You

393 35 20
                                    


Merhaba çok sevgili okuyucularım... Tatil dönüşü bir bölüm olduğu için ancak gelebildi kusura bakmayın. Yorumlarınızı kocaman kocaman bekliyorum. Sevgiler...


Gitmek mi zor kalmak mı sorusunun benim için her zaman tek bir cevabı oldu: Kalmak her zaman çok daha zordu. Kalmak savaşmak demekti, kabul etmek demekti. Babamın beni sevmediğini, hiçbir zaman istemediğini, benden ve olduğum şeyden her zaman nefret ettiğini kabul etmek ve kendi babamla savaşmak, belki ölmek, belki bir vicdan azabı ile sonsuz bir ömür içinde buna değip değmeyeceğini bilmediğim bir yerde sıkışıp kalmak...

Ama gitmek başka... Gitmek özgürlük. Seni, alışkanlıklarını, zayıf yönlerini, kirli ruhunu ve hatta yıpranmış anılarını bile takas edebilirdin yenileriyle. Kolaydı, basitti. İstemen yeterdi. Daha fazlasına ihtiyacın yoktu. Ne savaşmak için cesaret, ne ayakta kalmak için sebep, ne de pes etmemek için bir güç... Sadece istemen yeterli... Ömrüm boyunca tek bir şey için kaçıp, gidip durdum. Bunu yaşamamak için. O benden ne kadar nefret ederse etsin, ona bana yapmak istediği şey yapmak zorunda kalmamak için, birimizden biri ölmesin diye...

Ve ömrüm boyunca tek bunu düşündüm: Bir gün o gün gelecekti ve ikimizden biri diğerini öldürdüğünde bu kovalamaca bitecekti. Artık ya küllerim ya da dip diri bedenim gezmek zorunda kalmayacaktı. Aynı yerde ve sonsuza dek kalma özgürlüğüm olacaktı.

Ancak bugün o gündü. Kalma özgürlüğümün olacağını düşündüm gün. Kalma özgürlüğümün asla olmayacağını sonsuza dek anladığım gün. Hayatım boyunca bir şeylerden her zaman kaçmak zorunda olacaktım çünkü hayatım buydu. Yıllardır, yüzyıllardır benim kaçmama sebep olan şey en büyük zayıflığımdı. Ve şimdi buna karşı artık o kadar zayıf değildim çünkü bu zayıflığı daha başka, daha büyük, daha acımasız bir başkasıyla yenmiştim. Nihayet 1000 yılın ardından babamı öldürmekten daha çok korktuğum bir şey vardı, babamın ölümünden daha çok korktuğum bir ölüm ve nasıl ancak bu ölüm benim bir savaşımın sonunu getirdiyse diğer birinin başlangıcı olmuştu. Çok daha büyük olanın...

Şimdi tekrar kaçıyordum. Öldürmemek için, düşünmemek için, kırmamak için, kırılmamak için... Bu defa ölüm korkusu değildi kaçmanın sebebi. Bu defa kaçıyordum çünkü çok daha fazlası vardı bundan. Hayatıma anlam verdiğin düşündüğüm şey, hayatımdan sonsuza dek gitmiş ve anlamsız hayatımdan daha beter bir şey bırakmıştı ellerimde: Beni delice sevmesin istediğim şeyden gelen delice ve yoğun bir nefret, susmayan bir çığlık gibi benim içimde yankı yapıp duruyordu.

İnsanların hayatında hep bir şeyler ters gider. Sen ne kadar doğru gitmesini istersen iste fark etmez. Öyle ki ters giden şey bile değişmez. Hayatın boyunca arkadaş problemi yaşadıysan bunu düzelmesini bekleme, düzelmez. Hayatın boyunca aşık olduğun insanlar seni yaraladıysa eğer otur ve beklemeye devam et çünkü tekrar tam kalbinden ve duygularından vurulacaksın. Eğer ailense bütün mesele bir ömür daha hiç birine güvenmeyi bekleme, her zaman yarı yolda bırakacaksın. Ne yenisi, ne eskisi değişmeyecek acıların. Hep aynı olacak ömrünün sonuna kadar farklı insanlar, farklı mekanlar ve farklı hayatlar da aynı acıyı tadacaksın. Benim de yaşadığım buydu. Ben hep aynı yerden vuruluyordum. Ailemden...

Caroline'ı ilk gördüğümde bile biliyordum, onda çok daha fazlası vardı. Uzun yıllar sonra ışık enerjisi ile ailemi tamamlayabilecek, olduğu şeye tutkuyla bağlı ve olduğu şeyi en az benim kadar seven, gerçekçi, dalgacı, mutlu, intikamcı... Bizden 1000 yıl sonra da doğmuş köken kanı taşıyan bir vampirdi o. Ve bu yüzden çok iyi biliyordum ki o, hayatıma öylesine giren biri değildi. Hayatımda sonsuza dek kalacak biriydi.

The Dark LustWhere stories live. Discover now