1 - Starling

535 30 56
                                    

*******

BÖLÜM 1 - STARLING (SIĞIRCIK)

Telefonu çalmaya başladığında, Yoongi o günkü altıncı kahvesini içiyordu.

Umursamadı ve cep telefonundaki GrimCity oyunundan Level 50 apartmanını inşa etmeye devam etti. Binayı tamamlayınca üç Kafatası Puanı topladı, ve üç Kafatası Puanı'yla kendi oyunundaki kafein bağımlılarının hayrına bir kahve dükkanı açtı. Envanter kutusunda başka tuğla kalmış mı diye bakmaya devam ediyordu ki Namjoon masaya yumruğunu indirdi.

"Şunu açmayı düşünmüyor musun, Min?"

"Orada işte," dedi Yoongi, Namjoon'un demin masadan havalandırdığı tozları umursamamaya çalışarak. "Sen aç."

"Ben bu sabahki uyuşturucu baskınının raporunu yazıyorum," Namjoon tersledi. "Çok yorucu bir rapor. İki gündür hiçbir şey yapmadın zaten, sen aç."

"Yaptım. İki saat önce sana Jang Shin Dye cinayetinin raporunu verdim."

Namjoon tek kaşını kaldırdı. Sonra Yoongi'nin yarı kahvaltı-yarı kahve molası sırasında üstünü karaladığı yağlı McDonalds peçetesini eline aldı. "Bu sayılmaz, Yoongi. Peçetenin üstüne yazmışsın. Sadece dalga geçiyorsun."

"Tarihteki en güzel şeylerden bazıları peçetelere karalanarak ortaya çıkmıştır." Yoongi tembel bir şekilde söyledi, bir yandan GrimCity diyarının sanal arazisinde gotik binasını yavaş yavaş yükseltiyordu. "Abraham Lincoln'ün en ünlü konuşması. MR cihazının ilk taslağı. Kim Seokjin'in sarhoşken kendisini bir lama olarak çizdiği resim."

"İyi. Ama Jang Shin Dye cinayeti ölü bir vaka, bir sonuca varamayacak. Neden hâlâ onun üzerinde çalışıyorsun?"

Çünkü bir sonuca varamayacak, demedi Yoongi. Sadece cevap vermedi ve sanal şehri için atlarına saman satın aldı.

Namjoon keskince nefesini bıraktı ve pes etti. "Berbat bir iş arkadaşısın."

Telefon çalmaya devam etti. Namjoon ilerleyip açtı. Yoongi bu sırada kahve dükkanının zeminini dekore etmeye başlamıştı. Puanlarıyla şehrine ya bir ilkokul ya da kahve dükkanı açabilirdi, ve Yoongopolis şehrinin imparatoru olarak Min Yoongi, önceliklerini göze alarak doğru kararlar veriyordu. Tam dükkanın dubleks mi tek katlı mı olacağına karar vermeye çalışıyordu ki Namjoon tekrar yumruğunu masaya vurdu.

"Ne?"

"Şu Olağanüstü Suçlar departmanındaki çocuk, Jimin arıyor." dedi, "Seninle konuşmak istiyormuş."

"Jimin mi?" Yoongi sordu, eskiden çalıştığı departmanın lafı geçince ilgisini çekmişti. "Olağanüstülerde kız bir dedektif mi çalışıyor?"

Namjoon gözlerini devirdi. "Erkek. Daha çaylak. Al hadi."

Yoongi masasından öne eğildi ve ayağa kalkmasına gerek kalmadan telefona ulaşmaya çalıştı. Namjoon iç çekti ve telefonu ona uzattı. Sonra gözlerini kocaman açıp kaşlarını çatarak bir surat ifadesi yaptı, çocukla düzgün konuş demek istermiş gibi. Yoongi gözlerini devirdi. Masasında tozlanan dosyaları iplemiyor olabilirdi, ama Olağanüstüler departmanından bir telefon geldiğinde -çaylaklarından biri olsa bile- ağırdan almaması gerektiğini biliyordu.

"Min Yoongi," diye geveledi. "Çözülememiş Vakalar birimi. Ne istiyorsun?"

"Ah, M-merhaba, ımm," dedi yüksek bir ses. Yoongi Namjoon'a yandan bir bakış atıp bunun kız olmadığına emin misin? demeye çalıştı. Namjoon muhtemelen onun bakışlarından ben kabız oldum ya da siktir git falan dediğini sanmıştı çünkü sert bir bakış atıp önündeki leptopuna döndü. "Iım, Yoongi sunbaenim?"

Murmuration | taegiminWhere stories live. Discover now