5 - Hawk

301 17 21
                                    

*******

Geçmiş tuhaf bir manzaradır, anı yaşamak ise daha kötüsüdür.

BÖLÜM 5 - HAWK (ŞAHİN)

İkindi güneşinin altında, Yoongi'nin eskiden Taehyung ile buluştuğu kafe gözüne yabancı gözüküyordu. Seam'ın sınırlarına yakın bir yerde, telefon kulübesinin ilerisindeydi ve Seam'da yaşayan pek fazla insan buraya gelmezdi. Menü problemlerden biriydi, fazla Amerikanvariydi, ve porsiyonlar normale göre daha küçüktü. Yoongi buralıların tarzına göre olmadığına emindi. Seam'dakiler pirince harcayabilecekleri parayı kahveye harcamazlardı. Yine de kafenin kendisi akıllıca konumlandırılmıştı: Seam olmadan Seam'in içinde, bir kavşakta, olağanüstü meraklıları için yasa dışı aktivitelerin döndüğü ana merkeze yeterince yakın, ama ateş hattında değil.

Yoongi Taehyung ile burada ilk buluştuğunda, görevi onunla eşleştirilmeden önce, Taehyung kafasına bir maske takmıştı ve gözünde bal rengi camları olan bir pilot gözlüğü vardı.

"Gerçekten mi?" diye sormuştu Yoongi, onun karşısındaki koltuğa kayarken. "Top Gun? Kendini öne çıkarmak için bir yol mu arıyorsun, pilot Mav?"

Taehyung onu kısa bir süreliğine izledi -ifadesini solduran ve değiştiren hafif bir duyguyla- ve sonra gülümseyerek bastırdı. "Beni yatağa at ya da sonsuza kadar kaybet, Yoongi-ssi."

Yoongi gülmemek için dudağını ısırdı. Taehyung iç çekti.

"Bana yolu göster hayatım demen gerekiyordu."

"Sana hayatım falan demeyeceğim."

"Bebeğim de olur, sanırım."

Yoongi ona güldüğünü hatırlıyordu. Taehyung'un kendisini endişeli bir şekilde izlemesini, ve birkaç görüşmeden sonra aralarındaki buzların erimesini. Bu iyi, diye düşünmüştü başta Yoongi, amirleri ona hep Taehyung'un güvenini kazanmaya çalışmasını söylüyordu. Aslında kötü, diye düşünmüştü sonradan, Taehyung yatağında uyurken ve çıplak sırtına dışarıdaki sokak lambasının ışıkları vururken.

Sonra işler çok kısa sürede çok fazla karışmıştı.

Ve şimdi--eğer Taehyung hala dışarıda bir yerlerde hayattaysa, ne olacaktı? Bu bencil bir düşünceydi. Benmerkezcil, egoistik bir pozisyondu ama elinde değildi. Seni seviyorum, diye düşünüyordu, o geceden beri ilk defa bunu düşünebiliyordu. Hâlâ seviyorum.

Kafedeki koltukların sırtlarının normalden uzun olması sebebiyle Jimin'in oturduğu yerden sadece yarısı gözüküyordu. Bir şeyler içiyordu, önünde bir fotoğraf vardı, ve suratındaki ifade odaklanmıştı. Yoongi rahatladığını dıştan belli etmemeye çalıştı ama başaramadı. Jimin gençti, parlaktı, atılgandı. Tıpkı Taehyung gibi. Bu dava yüzünden onu da kaybettiğini hayal etmesi berbattı.

Jimin kafasını kaldırdığında ifadesi bocaladı. "Selam hyung," dedi. "Burayı kolay buldun mu?"

"Evet. Eskiden buraya gelirdim aslında."

"O zaman Taemin hyungu tanıyorsun?"

"Tanışmıştık," dedi Yoongi. "Sen buraya hep gelir misin?"

Jimin kafasını salladı. "Neredeyse her zaman."

Yoongi koltuğa otururken birazcık rahatsız oldu. Jimin'in onu buraya çağırması garip olmamalıydı. Her zaman Taehyung'la geldiği kafenin burası olması garip olmamalıydı. Ama o kadar çok tesadüf oluyordu ki görmezden gelmek mümkün değildi. "Eskiden Taehyung'la burada buluşurduk."

Murmuration | taegiminWhere stories live. Discover now