2 - Seagull

305 26 100
                                    

******

Arkasındaki şey kovalıyor. Önündeki şey çekmeye çalışıyor. Yukarıdaki ışıkların parlaklığı sadece Jimin'in üzerinde, rüyadaki yegane oyuncu o. Buradaki tek yıldız o, spot ışığı sadece onu aydınlatıyor.

Hikayeyi kendi şekillendirecek.

BÖLÜM 2 - SEAGULL (MARTI)

Her zaman aynı belirsiz rüyayı görüyordu.

Jimin koridorda yürüyor. Ayaklarının altında halı ve kafasının üstünde parlak ışıklar var, koridor sürekli uzuyor. Her iki tarafta kapalı kapılar var. Bir şekilde, vücudu ıslak, sanki yağmurdan çıkmış gibi. Su damlaları saçlarından akarak kıyafetlerini ve tenini ıslatıyor. Görebildiği kadarıyla etrafında kimse yok, kendi adım sesleri ve nefes alıp verişi dışında çıt çıkmıyor.

Teni karıncalanıyor. Elinde bir bıçak var, o kadar sıkıca tutmuş ki parmak boğumları beyazlamış. Sol tarafında bir şeyler kıpırdıyor, bir var bir yok. Sağ tarafında bir kıpırdanma. Ön tarafından ağır ayak sesleri geliyor, ve bir fısıltı.

Beni bul.

İlerliyor. Önünde ne olduğunu bilmemesine rağmen arkasındaki şeyden ötürü koridordan ilerlemeye devam ediyor. Ensesindeki nefesin soğukluğunda, duvarların çınlayışında, göğsüne güçlü bir şekilde oturan paniğin içinde hissediyor.

Bekle, diye sesleniyor. Bekle, gitme.

Uzanıp bir el tutuyor. El sıcak, aynı kendisininki gibi ıslak, uzun ceketinin kolları avucuna inmiş. Arkalarındaki şeyler çınlamaya devam ediyor. Korku Jimin'in göğsünü daraltıyor, omuriliğinden bir ürperti geçiyor.

Kurtulmak için ne yapması gerektiğini biliyor.

Bu rüya zamansız. Arkasındaki şey kovalıyor. Önündeki şey çekmeye çalışıyor. Yukarıdaki ışıkların parlaklığı sadece Jimin'in üzerinde, rüyadaki yegane oyuncu o. Buradaki tek yıldız o, spot ışığı sadece onu aydınlatıyor.

Hikayeyi kendi şekillendirecek.

Jimin yutkunuyor. Gergin bir şekilde dudaklarını yalıyor, sanki seçeneklerini gözden geçiriyormuş gibi. Gerçekte, bunu yapmaz. Gerçekte, arkasındaki şeyin fazla güçlü olduğunu bilir, çok fazla. Etrafına dönüp bakamaz bile. Onunla yüzleşemez.

Jimin kesik bir nefes çekiyor. Tuttuğu el kıpırdıyor. Karanlıkta dört kelime fısıldıyor: Jimin, lütfen. Diğerini seç.

Seçemez. Bu imkansız, ve Jimin çok korkuyor. Onun yerine, bıçağı çıkarıyor. Havaya kaldırıyor ve hızlıca indirirken genzinden bir çığlık kaçıyor. Parmaklarına akan kanları izliyor, tenini kızıla boyuyor.

Spot ışığı kapanıyor. Dünya bembeyaz oluyor. Doğru seçimi yaptığını böyle anlıyor -ışıklar kapandığında, ve yalnız kaldığında. Ve güvende.

Jimin nefes nefese. Bıçağı hala elinde tutuyor. Hala kan var.

Ama etraf parlak, sakin, ışık dolu, ve Jimin yalnız. Bu da doğru kararı verdi demek. Doğruyu seçti.

(Değil mi?)

***

Jimin telefonunun tireşim sesiyle uyandı. Yatağında yuvarlanıp telefonun nerede olduğunu bulmaya çalışırken, karnına bir şey batınca suratını buruşturdu. Dün geç yattığı için gözleri çoktan acımaya başlamıştı, ve telefonunu belinin altından zar zor alıp çıkardığında, sesi bir bataklık kurbağası gibiydi.

Murmuration | taegiminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora