2

23.2K 1.4K 566
                                    

Başımda zırıldayarak öten çalar saati odanın rasgele köşesine fırlatıp, artık kokusu gitmeye başlayan eşimin yastığına daha da gömdüm başımı. Sert erkeksi kokusunun yanında, kullandığı güzel kokulu şampuanın da kokusu vardı yastıkta.

Burnumu olabilirmiş gibi daha da bastırmama rağmen eskisi gibi gelmiyordu kokusu. Bu yüzden gözlerim dolarken eş zamanlı olarak midemden yükselen bulantıyla olası bir yere kusmamak için düşme tehlikesi yaşayarak yataktan kalkıp odanın içinde ki lavaboya koştum.

Kendimi klozetin dibine attığımda zorla tuttuğum şeyleri bıraktım. Taehyung'a olan özlemimin yanına bu aptal his de eklenince duygularım tavan olmuş göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmüştü.

Benim için son 2 haftadır olduğu gibi zehir dakikalar fazla kötüydü. Kendimi fayans duvara yaslayıp ağzımı tişörtüme silerken ne kadar pis olduğum zerre umrumda değildi. Sesim çıkmasa da göz yaşlarım temposunu koruyarak kahverengi gözlerimden akıyordu.

Başımı sağ omzuna doğru yatırıp gözlerimi kaparken ne oturduğum soğuk zemin, ne yemek yemeden kustuğum için ağrıyan karnım, ne de kaçırdığım dersler umrumdaydı. Aklımda olan tek şey ihtiyacım olan kişiydi.

"Taehyung gel... Papatyan sensiz yapamıyor gel..."

•••

Gözlerimi omzumdan tutulup sarsıldığım için korkarak araladım. Neler oluyordu?!

Karşımda endişeli gözlerle bana bakan Jimin ve Hoseok hyung'u görünce oturduğum yeri hatırladım. Gerçekten uyumuş muydum burada? Jimin elini omzumdan çekip yanağıma koydu. Baş parmağıyla okşarken endişeli ve dolu gözleriyle beni izliyordu.

"İyi misin Jungkook? Bizi çok korkuttun."

Hareketlerimle kendimi esnetirken sorunsuzluğum yüzünden kendime küfür ettim. Belim ağrıyordu, ve yemek yememiş, vitaminlerimi de almamıştım.

"İyiyim Jimin-shi... Uyuya kalmışım sadece... Saat kaç ki?"

"Saat on bir! Okula gelmeyince aradık ama açmadın. Dayanamayıp geldik bu sefer de kapıyı açmadın. Neyse ki Taehyung'un verdiği anahtarlar vardı"

Hoseok hyungun üşenmeden o kadar konuşmasına göz devirmek istesem de kendimi bunun için yorgun hissedip kollarımı Jimine uzattım. Küçük bebek seviyormuş gibi 'Aww' sesi çıkarıp kollarımdan tutup kaldırdı beni. İkisini zor ikna edip kısa bir duşun ardından üzerime geçirdiğim pofuduk pijamalarımla mutfağa yol aldım.

Burnuma muhteşem krep kokuları gelirken mırıldanmama engel olamamıştım. Yumurta türevleri şeyleri görmem bile midemi bulandırdığı için evde bulunmasına dahi izin vermiyorlardı.

"Heh şöyle! İşte benim çileğim."

Yanağıma sert bir öpücük kondurduğunda güldüm. Hoseok hyung ile taehyung sayesinde tanışsam da Jimin benim çocukluk arkadaşımdı.

Üçümüz birlikte kahvaltı masasına oturup yemeye başladığımızda önüme sadece krep ve meyvelerden dolduruyordum. Beni uyarsalar da başka şeyler midemi bulandırıyordu.

"Sabah Yoongi ile konuştum."

Jimin yemeği arasında mırıldandığında gelen öksürük krizimi son anda geri gönderip yüzüne dikkat kesildim. Kötü bir tepki vermeden gülümseyerek yemeğini yiyordu. Devam etmesini istediğimi belli eder şekilde sustuğumda devam etti.

"Şaşırtıcı şekilde 10 dakikanın üzerinde konuşabildik. Her şey yolunda gidiyormuş şuanlık. Eğer sıkıntı çıkmazsa yakın zamanda geleceklermiş"

Zeus | TaekookWhere stories live. Discover now